casino siteleri slot siteleri

Efsane Başkan Aksu'dan Çerçioğlu'na yaylım ateşi!..

GÜNDEM 17.02.2024 - 19:29, Güncelleme: 18.02.2024 - 11:21
 

Efsane Başkan Aksu'dan Çerçioğlu'na yaylım ateşi!..

Aydın Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Hüseyin Aksu'nun, adeta Özlem Çerçioğlu'nun ipliğini pazara çıkaran TV yayınında; şahsına Aydın şehirli ve köylüsünden gelen yüzlerce ileti, şikayet var. Adeta Çerçioğlu masası kurulmuş.

Seçime sayılı günler kala, "Şehir ve İnsan" konulu YouTube video programlarının dozajını giderek artırarak, Aydın büyükşehir belediyesini yönetmeye talip bütün siyasi partilerin belediye başkan adaylarına, maddesi maddesine, harfi harfine olağanüstü önerilerde bulunan Aydın belediyesi eski başkanı Hüseyin Aksu bilgi, birikim ve etik değerleri ile dinleyenlerini aydınlatıyor. Hüseyin Aksu, projelerini şu başlıklar hâlinde sunuyor, duygu ve düşüncelerini aktarıyordu: "Amacım şu parti, bu parti değil. Her kim yönetime talipse, onlara tüm projelerimle gönülden destek olmak istiyorum" cümleleri ile ana iletisini verirken; aslında, onlarca yıl önce akademik anlamda yazdığı muhteşem yerel ve genel yönetimleri aydınlatan eserleriyle Türkiye'ye dersler veriyor. Öyle ki, ilke ve önerileri bugün layıkıyla uygulansa, hem yerel hem genel anlamda ülkenin ve insanımızın iktisadi, sosyal tüm sorunlarını çözmeye muktedir. MUSTAFA SAVAŞ ARADI, ŞAYET GÖREVE GELİRSE BU İLKELERİ BİRLİKTE UYGULAMAKTAN BÜYÜK ONUR DUYACAĞINI İFADE ETTİ Hüseyin Aksu, "Şehir ve insan konulu videolarımda, belediye başkanları neleri yapmalı, yahut yapmamalı, neleri öncellemeli; vasıfları neler olmalı yıllardır anlatıyorum. Belediye başkanları mühendis olmalı derler. Ben mühendis olarak buna katılmıyorum. A) önce karakterli, dürüst olmalı, halkını sevmeli ve onun çıkarlarını kendi bütün çıkarlarının önünde görmeli. B) Yine kendi gibi karakterli, alanında uzman teknik ve sosyal donanımlı ekibiyle işbirliği yapmalı. Mühendis, mimar ve tüm teknik insanlar zaten görevlerini layıkıyla yapacaklar ve bunlar denetlenecek.  Yani belediye başkanında öncelik mesleki ihtisas değildir. Huy, karakter, toplumuna tarafsız bakış açısı ve yönetme kabiliyeti temeldir.  Sayın Mustafa Savaş'a ve sayın Özlem Çerçioğlu'na yaptığım çağrılar oldu.  Mustafa Savaş, beni arayarak, göreve geldiği takdirde her konuda birliktelik içinde bu ilke ve önerileri uygulamaktan onur duyacağını ifade etti. Sayın Özlem Çerçioğlu ise, kendisinin, önerdiğim konulara ilişkin çok daha farklı projeleri olduğunu ilan ederek, bana geri dönüş lütfunda dahi bulunmadı. Yeni belediye kanunu hazırlanırken akademik çalışmalarımla bu kanunlara yönelik bir kitap hazırladım ve gördüm ki, birçok önerim destek görmüş ve kanunda yer almış. Uzun vadeli kent yönetimi planlarım, gerçek Kent Konseyleri önerilerim hepsi bu yasalara girdi. Ancak içerikleri tamamen boşaltıldı. 2005 yılından bugüne 19 yıl içinde, arzuladığım ve bilimsel olarak önerdiğim ve kanunda yer verilecek şekilde takdir gören stratejik planlama hemen hemen hiçbir belediyede sağlıklı bir şekilde yapılmadı. Hasılı, işlerine geldiği gibi hepsinin içleri boşalttılar. Suya sabuna ve halkına asla dokunamayan; sadece kendilerinin faydaları doğrusunda uygulamalar yapıldı. En basiti Kent Konseyleri belediye başkanları ve partililerin arka bahçesi oldular. Katkı sunduğum Kent Konseyi, bu kanunla birlikte yerel gündem 21 toplantısında Aydın'da uygulandı. Oradan elde edilen deneyimlerle kent konseyi yönetmeliği hazırladım. Bu kanuna o yönetmeliği koymazsanız, bu kanunun içini boşaltırlar uyarısını yaptım. Kent konseyleri şehrin ortak aklı olmalıydı. O akıl, şehri dantel gibi işleyecek ve  16 sektörde yetkin ve yetkisiz halktan komiteler kuracak. Bu komiteler, şehrin altyapısını, konut politikasını, eğitimini, sağlığını, peyzaşını, parklarını, yeşil alanlarını ve halkın iktisadi ve sosyal bütün sorunlarını masaya yatırıp çözümler bulacaktı. Şu an ne var? Partililerin ve belediye başkanlarının emrinde, arka bahçe konumunda kent konseyleri var. Tüm ülkede bu böyle. Bugün kent konseyleri zaman zaman çay davetleri, etkinlikler yapıyor ve işlevlerini halk için değil, belediye yetkililerinin arka bahçesi olarak ifâ ediyorlar. Bazen güzel birkaç düşünce, öneri olsa da zaten konuşulduğu gibi kalıyor ve dikkate alınmıyor bile. İÇİNİ BOŞALTMA KAVRAMI Kent konseyi gibi, herşeyin içi boşaltılmış. Halka dokunan birşeyler yok. Sadece göstermelik.  2002 yılında yazdığım bir kitap var yine. Bu kitap diyor ki. 'Globalleşen dünyada 2002'de Avrupa Birliğinin tam kapısındaydık. Şimdi hala aynı. 50 yıldır. Ne bekliyoruz. Belirsiz. Çağdaş olma, kalkınma bekliyormuşuz AB'den' Hadi ordan. AB seni çağdaş yapmaz. Onların toplumsal yapısı reformlar ve rönesans ile yüzyıllar önce değişmiş ve bugün eğitimli toplumları ile dünyanın önüne geçmişler. Bizi kuyruğunda sürüklüyorlar. Onların düzeyine sosyal ve iktisadi açıdan ulaşamayınca, onların dayatmaları ile Türkiye'de kanunlar yaparak, uyguluyoruz. Kitabımda, kadına şiddetin Türkiye toplumu için çözümlerini dahi bu kitapta anlattım. Türk toplumuna, bizden yüz yıl ötede yaşayan Avrupa'nın kanununu aynı şekilde uygulamak mümkün mü? Bu örnekte olduğu gibi tüm kanunları kendi sosyolojik, iktisadi ve tarihsel toplumsal yapımıza göre uygularsak başarılı oluruz. AB dayatması ile olabilir mi? Onlar sizin iyi olmanızı, onları her alanda geçmenizi, aşmanızı ister mi? SOSYAL KALKINMA Sosyal hizmetler için 47 başlık atmışız. Bu kitabımda 42 başlık sıralamışız. Özetle demişiz ki. 'Merkezi idare bir çerçeve yönetmelik hazırlayacak. Sosyal yardım ve hizmetlerin nasıl yapılacağını belirleyecek. Her belediye yerel, mahalli yapısına göre kendi yönetmeliklerini buna göre uygulayacak. Yani, kuralsızca, belediye başkanının iki dudağı arasında bir sosyal hizmet ve yardım olmayacak. Bu partizan oluşu da önleyecek. Seçim döneminde belediye başkanları tonlarca gıdayı partizan şekilde dağıtıyorlar. Oysa ki gerçek ihtiyaç sahibi ailelere ne kadarı ulaşıyor? 2002'de yazdığım kitabımda, bu uygulamaların yerel ve mahalli uygulamalarının nasıl olacağını ifade etmişiz. Bu bilgiler bugün Aydın belediyesinde var. 90'lı yıllarda 16 yerel yönetmelik hazırladım. Hiçbirini uygulamadılar. Zira onlar kuralları istemediler. Herşey iki dudağımda olsun, yandaşlara torpil, ihale vb olsun istediler. Partililerine kömür vb destek var. Diğerlerine yok. Halen aynı değil mi ülke yerel yönetimlerimiz? Böyle sosyal hizmet olur mu? Bakın, sosyal hizmetler için 47 başlık vermişiz. Örneğin, eski hükümlülerin topluma kazandırılması için ne yapıyorsunuz? (Başlık 4) Koruyucu hekimlik adına ne yaptınız? Ana ve çocuk sağlığı programınız var mı?  Uyuşturucu ile mücadele programınız var mı? Özürlülerimizin istihdamı ile ilgili bir projeniz var mı? Şehit ailelerine nasıl destek oldunuz? Cezaevinde yatan muhtaç garibanın koğuş ağasının elinden kurtulması için neler yaptınız? Bakın bu 47 maddede bütün sosyal projelerimi vermişim.  Şu an neler yapılıyor? Aydın'da ve tüm ülkede? Soruyorum. BAŞKAN DÜRÜST MÜ, NUMARACI MI? ONU GÖRÜN GÖZLERİNDE Bir başkanda önce karakter aramalısınız. Kalpten, gönülden mi konuşuyor, numara mı yapıyor? Halkının hizmetinde mi? Ben siyasetin hizmet yarışı olduğuna inanmıyorum. Eğer öyle olsaydı bugün bu toplum bu durumlarda olmazdı. Siyasi yarışa ayak uyduramıyor ve çarkların emrinde olamıyorsanız işiniz zor.  Benim için de bu böyle oldu. Torpil yap, partizan ol, vatandaşa yalan söyle. Kendini sevimli göster ve benzeri. Ben bunları yapmadım. Yapamam. Bana, 'siyasetten anlamıyorsun' dediler. Bu siyaset değil. Siyaset, demokraside vatandaşa Allah rızası için ve kalben, insan ayırmadan hizmettir.  Siz bunu kendiniz, egonuz ve çıkarınız için kullanıyorsunuz. ÖZLEM ÇERÇİOĞLU Sayın Özlem Çerçioğlu'na ilişkin vatandaştan gelen mesajlar var elimde. Onu yermek değil amacım. Ayrıca bu, mensubu olduğu parti ile de ilgili değil.  Ben tarafsızım. Vatandaşlar diyor ki. "Mobing istemiyoruz. Yeşil alan katli istemiyoruz"  Kent meydanında 500 ağaç söküldü ve orası beton demir yığını oldu. Vatandaş tepkili. Aydın tekstili satın alıp, oradaki 1840 ağacın 840 tanesini söktü. Sonra park yaptık diyorlar.  Ağaç sökerek park yapmayı başaran ve bunu halka imajla süsleyerek veren şu yeteneğe bakar mısınız? Ve bununla seçim propagandası yapıyor. Benim yaptığım, 46 bin metre alanı elde ederken perişan olduğum spor ve yeşil alanı var. Ki bir kısmını üç dört yazlık evimi satarak cebimden karşıladım. Bilen bilir. Belediyede para yoktu. Mükemmel bir tesis kurduk. Ağaçlarını diktik. Sonra, Aydınspora saldırdı. Niçin? Aydınspor oraya Hüseyin Aksu tesisleri yazdırmış. Onu kaldırmak istedi. Sonrası, 12 yıl orayı mekruh bir halde, tinerci mekanı yaptılar. Yıktılar. Tepki gösterilmedi tabii. Düşünceye, öngörüye bakın. Şimdi, hiç ağaç dikmeden, bu benim ağaçlarla park yapmış. Anladınız mı? Vatandaş biliyor, ağaç ve yeşil alanlara yaklaşımlarını. Bir de, Çerçioğlu'nun küfür ettiğini belirtenler var. Çok sayıda. "Küfreden, yandaşlarını öne çıkaran başkan istemiyoruz" diyorlar. Kuaföründen meclis üyesi yapan başkan diyorlar. Sözümüz mesleğe değil, elbette kuaför de, şoför de meclis üyesi olacak. Ama niçin kendi kuaförü? Tabii, parmak kaldırsın, indirsin. Ben ne dersem onu yapsın. Hani nerede kaldı, kent konseyi, ortak akıl? Dostlarınızı müdür yapın. Kuaförünüzü meclise taşıyın. Bir diğer kişi ise şunu yazmış. "Büfeleri kaldırdım derken, tüm şehri büfelerle doldurdu" Sit alanı içine ekmek büfesi ve benzeri uygunsuz yerler büfe doldurulmuş. Evet. Hem diyor ki büfeleri kaldırıyorum. Hem büfe dolduruyor. Büfe kaldırdığı yerde, ardında bir kurşun bıraktırıp,  "Beni tehdit ettiler" diyor. Anıtlar kurulunun kaldırdığı büfeleri, göreve geldiği yıl olan 2009'da, "Ben, Topuklu Efe kaldırdım" diyebiliyor. Tüm bunlar sosyal sorumluluk dışı işler. Bir diğer vatandaş ise, "insan ayrımı, etnik ayrım yapan başkan istemiyoruz" diyor. 2009 seçiminde, "tüm Kürt vatandaşlarımızın sorunlarını çözecek budur" dediği yurttaş bana diyor ki, "hepimizi dışladı. Dağemirde Kürt düşmanı, Ovaemirde Kürt dostu" Bu işte iki yüzlü oluş.  Karakter arayın dediğim, işte bu kıymetli Aydınlılar. "İnsanı yolda bırakan başkan istemiyoruz" diyor bir başka mesaj. O kadar çok insan harcanmış ve onlara vefasızlık yapılmış ki! "İşi bitince, sırtını dönen, verdiği sözleri tutmayan başkan istemiyoruz" diyor bir başka mesaj. "Jeotermal ne oldu" "Tabakhane projesi ne oldu" "Aydınspor arena ne oldu" Soruyorlar. İşe alacağına söz verdiği insanlar, "bize sırtını döndü" diyorlar. "30 kişilik ailemin oyunu aldı, iki kişiye iş sözü verdi. Sonra tutmadı" diyorlar. Üç seçimdir, mahallelerde dolaşıyorum. Seçimlere girmesem ve aday olmasam bile bana gelen şikayetlerin özeti bunlar. "Trafiğe çözüm bulamayan başkan istemiyoruz" diyor bir başkası. "Parkları kaderine terk eden başkan istemiyoruz" diyorlar. "Oy isterken canım diye şefkatle sarılan, işimiz düşünce yüzümüze bakmayan bir başkan istemiyoruz" diyor bir başka mesaj. Hüseyin Aksu'nun yaptığı parkın bakımını yapmayan, tellerini dâhi söken bir zihniyeti istemiyorum" diyorlar. Aydın tekstilde park yapmadınız. Ağaç söktünüz. Mimar Sinan parkını yapmadınız. Hüseyin Aksu'nun diktiği ağaçların arasına bina yaptınız. Aydınsporun evini başına yıktınız. Park yaptım diyorsanız, Nevzat Biçer Parkının haline bakınız. 7 yıllık bir mücadele ile Tariş gibi, bulunduğu çevreye zarar veren işletmeyi taşıyarak o güzel parkı kurmuştuk. Ne güzel diyor. Hooop. Bu parkı ben yaptım. Arsasını kim aldı, ağaçlarını kim dikti? Neymiş sosyal belediyecilik? 300 liralık eti 180 TL'ye cafede zenginlere sunmak mı? Halk istifade etsin. Önemli olan bu değil mi? Orantılı hizmetler olsun. İhtiyaç sahipleri fayda görsün.  Partilileriniz değil. İktidara partizan diyenler, kendi partizanlıklarını bilmiyorlar mı? Çifte standart yok mu her şeyde? Benim parkımı yıktın. Yenisini yaptın. Sırf ben yaptım demek için. Yaptığım aş evlerini yıktınız. Dört sosyal yardım merkezimi yıktınız. Kanım dondu. O arsalara rezidans imarı verildi ve müteahhitlere satıldı. Sosyal yardım diye oralarda birşey kalmadı. Birileri zengin edildi. Kim bilir siz ne aldınız? KENTSEL DÖNÜŞÜM Geçen gittim. Ilıcabaşı mahallesi ayakta. 13 yıldır dev bir tabela dikti, sizi kötüledi. Sizin yaptığınız dükkanları yıktı" dediler. Kentsel dönüşüm yapıldı mı? Hayır. Her yer çöplüğe dönmüş. Ama, sosyal yardım adı altında seçime iki ay kala git, ona sarılıp, bunu sıvazla, pilavlar dağıt. Müşfik anne rolü yap.  "Ben kadınım" sömürüsü yap. Sonra, "dediğim dedik, çaldığım düdük" Topuklu Efe ol. Balıkçı hali yapacağım dediği yer, bir park. Yollar açılmak yerine darlaştı. Delik deşik asfalt. 17 bin tabelası var. Bu rekor. Bu tabelaların maliyeti çok yüksek. Gizli, örtülü ödeneklerle yapılmış, kılıfına uydurulmuş. Vatandaş diyor ki bana, anlatırsanız bir siz anlatırsınız. Ben proje anlatırım. Dedikoduları sevmem.  Ama halkımın sesi olacağım her zaman. Yine Aydın büyükşehir belediyesi çalışanları, hazırlayıp bana gönderdikleri bir metinde, Özlem Çerçioğlu'nun  kendilerine mobbing, korku ve tehditler içeren yaklaşımlarını ifade ediyorlar. "Abicim, amcacım, teyzecimle" gönül alır, işi bitince görmez diyorlar" Hüseyin Aksu'nun adeta Özlem Çerçioğlu'nun ipliğini pazara çıkaran bu videosunda, şahsına Aydın şehirli ve köylüsünden gelen yüzlerce ileti, şikayet var. Adeta Çerçioğlu masası kurulmuş. Hüseyin Aksu'ya dair halkın ortak ricası ise şu. "Bu şikayetleri, halkın sesini bir tek siz, cesurca duyuruyorsunuz. Herkes ondan korkuyor" Hüseyin Aksu, halkının sesi, dobra bir insan olarak bu görevi yerine getirmek durumunda olduğunu düşünüyor. Aslında Aksu'nun yüzlerce cümlesi şu dilek üzerine kurulu. "Oy verin. Verin ama, iki yüzlü olmayana, gerçekten halkının hizmetinde olana oy verin. Karakteri sorgulayın. Ahlaklı duruşa oy verin" Özetle, Aksu; "Belediye başkanları halkının iyiliğinden başka bir derdi olmayan, asla partizanlık yapmayan temiz karakterler olmak zorunda" diyor. Bu haberi hazırlayan Ege7gün medya olarak,  Hüseyin Aksu'yu çok iyi anlıyor olduğumuzu belirtmek isteriz. Yanısıra, tabii ki bir belediye başkanı herkesi memnun edemez. Seveni de olur, sevmeyeni de. Oy vereni de olur, vermeyeni de. Hakkında söylenen herşey doğru olmayabilir. Abartılar çokça olabilir. Türkiye'de belediyeciliğe, bırakın başka manalarda, sadece insani anlamda dahi çağ atlatmış Yılmaz Büyükerşen ve Mehmet Fatih Maçoğlu modelleri ve insani prensiplerini masaya koyunca,  Hüseyin Aksu'nun belki de bu videosu daha bir anlam kazanır diyoruz. Halkının yanında, asla şahsi çıkarları olmayan, yüksek karakterli yönetici örnekleri bu kişiler. Son dönemde partisinin adı önem taşımadan, şahsiyeti ile ön plana çıkan, halkı için varını yoğunu ortaya koyan bir başkanın da Mansur Yavaş olduğunu düşünüyoruz. Elimizde üç örnek insan var.  Partileri veya siyasi tercihleri asla önem taşımıyor. Halkı için neler yapıyorlar. Ayrım yapıyorlar mı? Kamu malına göz dikiyorlar mı? Yetim hakkına giriyorlar mı? Bu sınavı geçenler Hüseyin Aksu'nun demek istediği ahlaki normlarda yürüyor olsa gerek. HÜSEYİN AKSU'NUN TV YAYININDA SÖYLEMİŞ OLDUKLARINI AŞAĞIDAKİ VİDEODAN FULL İZLEYEBİLİRSİNİZ!
Aydın Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Hüseyin Aksu'nun, adeta Özlem Çerçioğlu'nun ipliğini pazara çıkaran TV yayınında; şahsına Aydın şehirli ve köylüsünden gelen yüzlerce ileti, şikayet var. Adeta Çerçioğlu masası kurulmuş.

Seçime sayılı günler kala, "Şehir ve İnsan" konulu YouTube video programlarının dozajını giderek artırarak, Aydın büyükşehir belediyesini yönetmeye talip bütün siyasi partilerin belediye başkan adaylarına, maddesi maddesine, harfi harfine olağanüstü önerilerde bulunan Aydın belediyesi eski başkanı Hüseyin Aksu bilgi, birikim ve etik değerleri ile dinleyenlerini aydınlatıyor.

Hüseyin Aksu, projelerini şu başlıklar hâlinde sunuyor, duygu ve düşüncelerini aktarıyordu:

"Amacım şu parti, bu parti değil. Her kim yönetime talipse, onlara tüm projelerimle gönülden destek olmak istiyorum" cümleleri ile ana iletisini verirken; aslında, onlarca yıl önce akademik anlamda yazdığı muhteşem yerel ve genel yönetimleri aydınlatan eserleriyle Türkiye'ye dersler veriyor.

Öyle ki, ilke ve önerileri bugün layıkıyla uygulansa, hem yerel hem genel anlamda ülkenin ve insanımızın iktisadi, sosyal tüm sorunlarını çözmeye muktedir.

MUSTAFA SAVAŞ ARADI, ŞAYET GÖREVE GELİRSE BU İLKELERİ BİRLİKTE UYGULAMAKTAN BÜYÜK ONUR DUYACAĞINI İFADE ETTİ

Hüseyin Aksu, "Şehir ve insan konulu videolarımda, belediye başkanları neleri yapmalı, yahut yapmamalı, neleri öncellemeli; vasıfları neler olmalı yıllardır anlatıyorum.
Belediye başkanları mühendis olmalı derler. Ben mühendis olarak buna katılmıyorum.
A) önce karakterli, dürüst olmalı, halkını sevmeli ve onun çıkarlarını kendi bütün çıkarlarının önünde görmeli.
B) Yine kendi gibi karakterli, alanında uzman teknik ve sosyal donanımlı ekibiyle işbirliği yapmalı. Mühendis, mimar ve tüm teknik insanlar zaten görevlerini layıkıyla yapacaklar ve bunlar denetlenecek. 
Yani belediye başkanında öncelik mesleki ihtisas değildir.
Huy, karakter, toplumuna tarafsız bakış açısı ve yönetme kabiliyeti temeldir. 
Sayın Mustafa Savaş'a ve sayın Özlem Çerçioğlu'na yaptığım çağrılar oldu. 
Mustafa Savaş, beni arayarak, göreve geldiği takdirde her konuda birliktelik içinde bu ilke ve önerileri uygulamaktan onur duyacağını ifade etti.
Sayın Özlem Çerçioğlu ise, kendisinin, önerdiğim konulara ilişkin çok daha farklı projeleri olduğunu ilan ederek, bana geri dönüş lütfunda dahi bulunmadı.

Yeni belediye kanunu hazırlanırken akademik çalışmalarımla bu kanunlara yönelik bir kitap hazırladım ve gördüm ki, birçok önerim destek görmüş ve kanunda yer almış.
Uzun vadeli kent yönetimi planlarım, gerçek Kent Konseyleri önerilerim hepsi bu yasalara girdi. Ancak içerikleri tamamen boşaltıldı.
2005 yılından bugüne 19 yıl içinde, arzuladığım ve bilimsel olarak önerdiğim ve kanunda yer verilecek şekilde takdir gören stratejik planlama hemen hemen hiçbir belediyede sağlıklı bir şekilde yapılmadı. Hasılı, işlerine geldiği gibi hepsinin içleri boşalttılar.
Suya sabuna ve halkına asla dokunamayan; sadece kendilerinin faydaları doğrusunda uygulamalar yapıldı.
En basiti Kent Konseyleri belediye başkanları ve partililerin arka bahçesi oldular.
Katkı sunduğum Kent Konseyi, bu kanunla birlikte yerel gündem 21 toplantısında Aydın'da uygulandı.
Oradan elde edilen deneyimlerle kent konseyi yönetmeliği hazırladım.
Bu kanuna o yönetmeliği koymazsanız, bu kanunun içini boşaltırlar uyarısını yaptım.
Kent konseyleri şehrin ortak aklı olmalıydı. O akıl, şehri dantel gibi işleyecek ve 
16 sektörde yetkin ve yetkisiz halktan komiteler kuracak.
Bu komiteler, şehrin altyapısını, konut politikasını, eğitimini, sağlığını, peyzaşını, parklarını, yeşil alanlarını ve halkın iktisadi ve sosyal bütün sorunlarını masaya yatırıp çözümler bulacaktı.
Şu an ne var? Partililerin ve belediye başkanlarının emrinde, arka bahçe konumunda kent konseyleri var.
Tüm ülkede bu böyle.
Bugün kent konseyleri zaman zaman çay davetleri, etkinlikler yapıyor ve işlevlerini halk için değil, belediye yetkililerinin arka bahçesi olarak ifâ ediyorlar. Bazen güzel birkaç düşünce, öneri olsa da zaten konuşulduğu gibi kalıyor ve dikkate alınmıyor bile.

İÇİNİ BOŞALTMA KAVRAMI

Kent konseyi gibi, herşeyin içi boşaltılmış. Halka dokunan birşeyler yok. Sadece göstermelik. 
2002 yılında yazdığım bir kitap var yine.
Bu kitap diyor ki.
'Globalleşen dünyada 2002'de Avrupa Birliğinin tam kapısındaydık.
Şimdi hala aynı. 50 yıldır. Ne bekliyoruz.
Belirsiz. Çağdaş olma, kalkınma bekliyormuşuz AB'den'
Hadi ordan.
AB seni çağdaş yapmaz. Onların toplumsal yapısı reformlar ve rönesans ile yüzyıllar önce değişmiş ve bugün eğitimli toplumları ile dünyanın önüne geçmişler. Bizi kuyruğunda sürüklüyorlar. Onların düzeyine sosyal ve iktisadi açıdan ulaşamayınca, onların dayatmaları ile Türkiye'de kanunlar yaparak, uyguluyoruz.
Kitabımda, kadına şiddetin Türkiye toplumu için çözümlerini dahi bu kitapta anlattım. Türk toplumuna, bizden yüz yıl ötede yaşayan Avrupa'nın kanununu aynı şekilde uygulamak mümkün mü?
Bu örnekte olduğu gibi tüm kanunları kendi sosyolojik, iktisadi ve tarihsel toplumsal yapımıza göre uygularsak başarılı oluruz.
AB dayatması ile olabilir mi? Onlar sizin iyi olmanızı, onları her alanda geçmenizi, aşmanızı ister mi?

SOSYAL KALKINMA
Sosyal hizmetler için 47 başlık atmışız.

Bu kitabımda 42 başlık sıralamışız.
Özetle demişiz ki. 'Merkezi idare bir çerçeve yönetmelik hazırlayacak. Sosyal yardım ve hizmetlerin nasıl yapılacağını belirleyecek. Her belediye yerel, mahalli yapısına göre kendi yönetmeliklerini buna göre uygulayacak.
Yani, kuralsızca, belediye başkanının iki dudağı arasında bir sosyal hizmet ve yardım olmayacak.
Bu partizan oluşu da önleyecek.
Seçim döneminde belediye başkanları tonlarca gıdayı partizan şekilde dağıtıyorlar. Oysa ki gerçek ihtiyaç sahibi ailelere ne kadarı ulaşıyor?
2002'de yazdığım kitabımda, bu uygulamaların yerel ve mahalli uygulamalarının nasıl olacağını ifade etmişiz.
Bu bilgiler bugün Aydın belediyesinde var.
90'lı yıllarda 16 yerel yönetmelik hazırladım.
Hiçbirini uygulamadılar.
Zira onlar kuralları istemediler. Herşey iki dudağımda olsun, yandaşlara torpil, ihale vb olsun istediler.
Partililerine kömür vb destek var. Diğerlerine yok. Halen aynı değil mi ülke yerel yönetimlerimiz?
Böyle sosyal hizmet olur mu?
Bakın, sosyal hizmetler için 47 başlık vermişiz.
Örneğin, eski hükümlülerin topluma kazandırılması için ne yapıyorsunuz?
(Başlık 4)
Koruyucu hekimlik adına ne yaptınız?
Ana ve çocuk sağlığı programınız var mı? 
Uyuşturucu ile mücadele programınız var mı?
Özürlülerimizin istihdamı ile ilgili bir projeniz var mı?
Şehit ailelerine nasıl destek oldunuz? Cezaevinde yatan muhtaç garibanın koğuş ağasının elinden kurtulması için neler yaptınız?
Bakın bu 47 maddede bütün sosyal projelerimi vermişim. 
Şu an neler yapılıyor?
Aydın'da ve tüm ülkede? Soruyorum.

BAŞKAN DÜRÜST MÜ, NUMARACI MI?
ONU GÖRÜN GÖZLERİNDE

Bir başkanda önce karakter aramalısınız. Kalpten, gönülden mi konuşuyor, numara mı yapıyor?
Halkının hizmetinde mi?
Ben siyasetin hizmet yarışı olduğuna inanmıyorum.
Eğer öyle olsaydı bugün bu toplum bu durumlarda olmazdı.
Siyasi yarışa ayak uyduramıyor ve çarkların emrinde olamıyorsanız işiniz zor. 
Benim için de bu böyle oldu.
Torpil yap, partizan ol, vatandaşa yalan söyle. Kendini sevimli göster ve benzeri. Ben bunları yapmadım.
Yapamam.
Bana, 'siyasetten anlamıyorsun' dediler. Bu siyaset değil.
Siyaset, demokraside vatandaşa Allah rızası için ve kalben, insan ayırmadan hizmettir. 
Siz bunu kendiniz, egonuz ve çıkarınız için kullanıyorsunuz.

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU

Sayın Özlem Çerçioğlu'na ilişkin vatandaştan gelen mesajlar var elimde. Onu yermek değil amacım. Ayrıca bu, mensubu olduğu parti ile de ilgili değil. 
Ben tarafsızım.
Vatandaşlar diyor ki.

"Mobing istemiyoruz. Yeşil alan katli istemiyoruz"
 Kent meydanında 500 ağaç söküldü ve orası beton demir yığını oldu. Vatandaş tepkili.
Aydın tekstili satın alıp, oradaki 1840 ağacın 840 tanesini söktü. Sonra park yaptık diyorlar. 
Ağaç sökerek park yapmayı başaran ve bunu halka imajla süsleyerek veren şu yeteneğe bakar mısınız?
Ve bununla seçim propagandası yapıyor.
Benim yaptığım, 46 bin metre alanı elde ederken perişan olduğum spor ve yeşil alanı var.
Ki bir kısmını üç dört yazlık evimi satarak cebimden karşıladım. Bilen bilir. Belediyede para yoktu. Mükemmel bir tesis kurduk.
Ağaçlarını diktik.
Sonra, Aydınspora saldırdı. Niçin?
Aydınspor oraya Hüseyin Aksu tesisleri yazdırmış.
Onu kaldırmak istedi.
Sonrası, 12 yıl orayı mekruh bir halde, tinerci mekanı yaptılar. Yıktılar. Tepki gösterilmedi tabii. Düşünceye, öngörüye bakın.
Şimdi, hiç ağaç dikmeden, bu benim ağaçlarla park yapmış.
Anladınız mı?
Vatandaş biliyor, ağaç ve yeşil alanlara yaklaşımlarını.
Bir de, Çerçioğlu'nun küfür ettiğini belirtenler var. Çok sayıda.
"Küfreden, yandaşlarını öne çıkaran başkan istemiyoruz"
diyorlar.
Kuaföründen meclis üyesi yapan başkan diyorlar.
Sözümüz mesleğe değil, elbette kuaför de, şoför de meclis üyesi olacak.
Ama niçin kendi kuaförü?
Tabii, parmak kaldırsın, indirsin.
Ben ne dersem onu yapsın.
Hani nerede kaldı,
kent konseyi, ortak akıl?
Dostlarınızı müdür yapın. Kuaförünüzü meclise taşıyın.
Bir diğer kişi ise şunu yazmış.
"Büfeleri kaldırdım derken, tüm şehri büfelerle doldurdu"
Sit alanı içine ekmek büfesi ve benzeri uygunsuz yerler büfe doldurulmuş. Evet.
Hem diyor ki büfeleri kaldırıyorum. Hem büfe dolduruyor.
Büfe kaldırdığı yerde, ardında bir kurşun bıraktırıp, 
"Beni tehdit ettiler" diyor.
Anıtlar kurulunun kaldırdığı büfeleri,
göreve geldiği yıl olan 2009'da, "Ben, Topuklu Efe kaldırdım" diyebiliyor.
Tüm bunlar sosyal sorumluluk dışı işler.
Bir diğer vatandaş ise, "insan ayrımı, etnik ayrım yapan başkan istemiyoruz" diyor.
2009 seçiminde, "tüm Kürt vatandaşlarımızın sorunlarını çözecek budur" dediği yurttaş bana diyor ki, "hepimizi dışladı. Dağemirde Kürt düşmanı, Ovaemirde Kürt dostu"
Bu işte iki yüzlü oluş. 
Karakter arayın dediğim, işte bu kıymetli Aydınlılar.
"İnsanı yolda bırakan başkan istemiyoruz" diyor bir başka mesaj.
O kadar çok insan harcanmış ve onlara vefasızlık yapılmış ki!
"İşi bitince, sırtını dönen, verdiği sözleri tutmayan başkan istemiyoruz" diyor bir başka mesaj.
"Jeotermal ne oldu"
"Tabakhane projesi ne oldu"
"Aydınspor arena ne oldu"
Soruyorlar.
İşe alacağına söz verdiği insanlar, "bize sırtını döndü" diyorlar.
"30 kişilik ailemin oyunu aldı, iki kişiye iş sözü verdi. Sonra tutmadı" diyorlar.

Üç seçimdir, mahallelerde dolaşıyorum.
Seçimlere girmesem ve aday olmasam bile bana gelen şikayetlerin özeti bunlar.
"Trafiğe çözüm bulamayan başkan istemiyoruz" diyor bir başkası.
"Parkları kaderine terk eden başkan istemiyoruz" diyorlar.
"Oy isterken canım diye şefkatle sarılan, işimiz düşünce yüzümüze bakmayan bir başkan istemiyoruz" diyor bir başka mesaj.
Hüseyin Aksu'nun yaptığı parkın bakımını yapmayan, tellerini dâhi söken bir zihniyeti istemiyorum" diyorlar.
Aydın tekstilde park yapmadınız. Ağaç söktünüz.
Mimar Sinan parkını yapmadınız.
Hüseyin Aksu'nun diktiği ağaçların arasına bina yaptınız.
Aydınsporun evini başına yıktınız.
Park yaptım diyorsanız, Nevzat Biçer Parkının haline bakınız.
7 yıllık bir mücadele ile Tariş gibi, bulunduğu çevreye zarar veren işletmeyi taşıyarak o güzel parkı kurmuştuk.
Ne güzel diyor.
Hooop. Bu parkı ben yaptım.
Arsasını kim aldı, ağaçlarını kim dikti?
Neymiş sosyal belediyecilik?
300 liralık eti 180 TL'ye cafede zenginlere sunmak mı?
Halk istifade etsin.
Önemli olan bu değil mi?
Orantılı hizmetler olsun. İhtiyaç sahipleri fayda görsün. 
Partilileriniz değil.
İktidara partizan diyenler, kendi partizanlıklarını bilmiyorlar mı?
Çifte standart yok mu her şeyde?

Benim parkımı yıktın. Yenisini yaptın. Sırf ben yaptım demek için.
Yaptığım aş evlerini yıktınız. Dört sosyal yardım merkezimi yıktınız. Kanım dondu.
O arsalara rezidans imarı verildi ve müteahhitlere satıldı.
Sosyal yardım diye oralarda birşey kalmadı. Birileri zengin edildi.
Kim bilir siz ne aldınız?

KENTSEL DÖNÜŞÜM

Geçen gittim. Ilıcabaşı mahallesi ayakta. 13 yıldır dev bir tabela dikti, sizi kötüledi. Sizin yaptığınız dükkanları yıktı" dediler.
Kentsel dönüşüm yapıldı mı? Hayır.
Her yer çöplüğe dönmüş.
Ama, sosyal yardım adı altında seçime iki ay kala git, ona sarılıp, bunu sıvazla, pilavlar dağıt. Müşfik anne rolü yap. 
"Ben kadınım" sömürüsü yap. Sonra, "dediğim dedik, çaldığım düdük"
Topuklu Efe ol.

Balıkçı hali yapacağım dediği yer, bir park.
Yollar açılmak yerine darlaştı. Delik deşik asfalt.
17 bin tabelası var.
Bu rekor.
Bu tabelaların maliyeti çok yüksek.
Gizli, örtülü ödeneklerle yapılmış, kılıfına uydurulmuş.

Vatandaş diyor ki bana, anlatırsanız bir siz anlatırsınız.
Ben proje anlatırım.
Dedikoduları sevmem. 
Ama halkımın sesi olacağım her zaman.
Yine Aydın büyükşehir belediyesi çalışanları, hazırlayıp bana gönderdikleri bir metinde, Özlem Çerçioğlu'nun 
kendilerine mobbing, korku ve tehditler içeren yaklaşımlarını ifade ediyorlar.
"Abicim, amcacım, teyzecimle" gönül alır, işi bitince görmez diyorlar"

Hüseyin Aksu'nun adeta Özlem Çerçioğlu'nun ipliğini pazara çıkaran bu videosunda, şahsına Aydın şehirli ve köylüsünden gelen yüzlerce ileti, şikayet var.
Adeta Çerçioğlu masası kurulmuş.
Hüseyin Aksu'ya dair halkın ortak ricası ise şu.
"Bu şikayetleri, halkın sesini bir tek siz, cesurca duyuruyorsunuz.
Herkes ondan korkuyor"
Hüseyin Aksu, halkının sesi, dobra bir insan olarak bu görevi yerine getirmek durumunda olduğunu düşünüyor.

Aslında Aksu'nun yüzlerce cümlesi şu dilek üzerine kurulu.
"Oy verin. Verin ama, iki yüzlü olmayana, gerçekten halkının hizmetinde olana oy verin. Karakteri sorgulayın. Ahlaklı duruşa oy verin"
Özetle, Aksu; "Belediye başkanları halkının iyiliğinden başka bir derdi olmayan, asla partizanlık yapmayan temiz karakterler olmak zorunda" diyor.

Bu haberi hazırlayan Ege7gün medya olarak,  Hüseyin Aksu'yu çok iyi anlıyor olduğumuzu belirtmek isteriz.
Yanısıra, tabii ki bir belediye başkanı herkesi memnun edemez. Seveni de olur, sevmeyeni de.
Oy vereni de olur, vermeyeni de. Hakkında söylenen herşey doğru olmayabilir. Abartılar çokça olabilir.

Türkiye'de belediyeciliğe, bırakın başka manalarda, sadece insani anlamda dahi çağ atlatmış Yılmaz Büyükerşen ve Mehmet Fatih Maçoğlu modelleri ve insani prensiplerini masaya koyunca, 
Hüseyin Aksu'nun belki de bu videosu daha bir anlam kazanır diyoruz.
Halkının yanında, asla şahsi çıkarları olmayan, yüksek karakterli yönetici örnekleri bu kişiler.
Son dönemde partisinin adı önem taşımadan, şahsiyeti ile ön plana çıkan, halkı için varını yoğunu ortaya koyan bir başkanın da Mansur Yavaş olduğunu düşünüyoruz.
Elimizde üç örnek insan var. 
Partileri veya siyasi tercihleri asla önem taşımıyor.
Halkı için neler yapıyorlar. Ayrım yapıyorlar mı?
Kamu malına göz dikiyorlar mı?
Yetim hakkına giriyorlar mı?
Bu sınavı geçenler Hüseyin Aksu'nun demek istediği ahlaki normlarda yürüyor olsa gerek.

HÜSEYİN AKSU'NUN TV YAYININDA SÖYLEMİŞ OLDUKLARINI AŞAĞIDAKİ VİDEODAN FULL İZLEYEBİLİRSİNİZ!

Habere ifade bırak !
Habere Ek Video
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.