Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, artık iktidarın işi gücü şantajla montajla iftirayla memleket yönetmek olmuş!
Ne bir planları var, ne bir hedefleri, ne de halka karşı bir utanmaları kaldı!
Yalanla yatıyorlar, montajla kalkıyorlar.
Sabah uyanınca "Bugün kimi tehdit etsek, kimin videosunu kesip biçsek?" diye düşünüyorlar.
Bir ülke bu hale nasıl gelir?
Cevabı çok basit: Şantaj, montaj, yandaş!
Milletin sabrı taştı, taşmasa bile ellerinde kepçe var, her gün biraz daha kazıyorlar.
Yani sabrı bile yerin altına gömdüler.
Ama ne hikmetse hâlâ bir kesim var, bunlara inanıyor, alkışlıyor, bayrak sallıyor.
Ne diyelim, bazıları kör, bazıları gönüllü esir!
EMEKLİYE MAAŞINIZI ALDIĞINIZA ŞÜKREDİN MESAJI
Her gün sosyal medyada aynı tiyatro!
"Emekli maaşınız iptal edilebilir" diye uyarılar dolaşıyor.
Bak sen şu işe!
Yahu sanki emekli maaşı değil, yasadışı kumarhane ruhsatı verdiniz!
İnsan kendi kazandığı maaş için e-Devlet’e girip “acaba hâlâ duruyor mu?” diye bakar mı?
Ama bakıyor…
Çünkü korku imparatorluğu kurdunuz.
Korkut, sindir, tehdit et, sonra da "maaşınızı aldığınıza şükredin" de!
Yeni ekonomi modeli bu herhalde:
Zam yok, ama dua serbest!
Öyle yüzsüzleştiler ki, maaş zammı isteyen emekliye “çok şükür maaş alıyorsun” diye cevap veriyorlar.
Sanki kendi ceplerinden veriyorlar!
Yahu o maaş, o prim, o yılların alın teri!
Ama nerde onlarda o vicdan?
Vicdanın yerinde saray halısı var!
HERYERE PARA BULUYORLAR
Bakın şimdi iyi dinleyin...
Uçaklara para var.
Şatafata var.
Amerikalılara, Ugandalılara, Suriyelilere, Afganlılara var!
Yetmedi, "sığınmacı kardeşlerimize destek paketi" diye paket üstüne paket açıyorlar.
Ama emekliye gelince, işçiye gelince, memura gelince:
“Kaynak yok.”
Nasıl yok be kardeşim?
Uçak filosu yenilenirken kaynak vardı!
50 arabalı konvoy gezerken vardı!
Yandaş kanala milyonlar aktarılırken vardı!
Sarayda gün batımını izlemek için özel cam yaptırılırken vardı!
Demek ki kaynak var da vatandaş için yok.
Bu ülkede ne acayip bir düzen kurdular:
Sığınmacıya villa, emekliye vefa yok!
Kendi vatandaşına “sus, dua et, maaşın var” diyen bir devlet olur mu?
Oldu işte!
Adı da “Türkiye Yüzyılı!”
BUNU YAZANLAR BIKTI AMA ONLARIN YÜZÜ KIZARMADI
Yıllardır yazıyoruz, söylüyoruz, anlatıyoruz.
Gazeteci yazıyor, köşe yazarı yazıyor, halk çığlık atıyor.
Ama onlar?
Onlar duymuyor!
Duymuyor, çünkü kulaklarının yerinde mikrofon değil; egoları var!
Kendilerini halktan büyük sanıyorlar.
Halkın yerine geçip “halk adına” konuşuyorlar!
İşte bu ülkenin trajedisi burada yatıyor.
Bir zamanlar “milletin efendisi” olan halk, şimdi “iktidarın sabrını zorlayan” hale geldi!
Artık emekli ne derse desin, işçi ne söylerse söylesin, onların cevabı hazır:
“Şükredin.”
Bu kelime, iktidarın resmi politikası oldu.
Zam isteyen şükretsin, hakkını arayan şükretsin, ses çıkaran şükretsin!
Bir de şükretmeyenleri fişleyip, “bunlar terörist” diye ilan ettiler mi tamamdır, sistem tıkır tıkır işliyor.
SON SÖZ: MONTAJLA GELEN, ŞANTAJLA GİDER
Bir ülke gerçeği bu kadar ters yüz edilebilirdi.
Montajla gerçek üretiliyor, şantajla sessizlik sağlanıyor.
Ama unutmasınlar, tarih ne montajı affeder, ne şantajı!
Bu milletin hafızası belki yavaş çalışır ama silinmez.
Bir gün gelir, o "montaj ustaları" kendi kurgularında boğulur!
O gün geldiğinde, kimse onlara “maaşınızı aldığınıza şükredin” bile demeyecek.
Çünkü millet o zaman diyecek ki:
“Şükür, sizden kurtulduk!”