Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

Acıların vatanı Türkiye!..

Vatandaşın yüzüne doğmayan güneşin hikâyesi Aylardır...  Belki de yıllardır, bir "iyi haber" yazmak için çırpınıyorum. Vatandaş lehine, yüzleri güldüren, iç ferahlatan, umut yeşerten bir şey bulabilir miyim diye… Ama yok! Yok balım, yok şekerim, yok efendim! Ne bir kalkınma emaresi görüyorum, ne bir müjde, ne bir teselli cümlesi... Sanki birileri ülkenin üstüne zift dökmüş de, güneşi göremez olmuşuz. Her sabah acıyla başlıyor, her akşam karanlıkta kayboluyoruz. Sanki bu memleket bir cenaze evi, biz de sürekli yas tutan mirasyedileriz. ZİNDANA DÖNEN MEMLEKET MANZARALARI Bakın efendiler… Şöyle bir haber havuzuna giriyorum: Cinayet Tutuklama Orman yangını Otel yangını Şehit haberleri Depremler Vergi artışları Emekliye, işçiye, memura zulümler... Say say bitmiyor. Bu nasıl bir memleket tasavvurudur ki, Kendinden başka herkesi düşman belleyen bir devlet aklıyla yönetiliyoruz. Her gün ajanslara göz atıyorum... Ve bir kez bile şöyle bir başlık göremiyorum: “Vatandaşın yüzü güldü” Yok! Böyle bir haberin varlığı bile artık bir nostalji. CHP POPÜLİZMİNDE BOĞULURKEN, AKP YOLLARDA KURTULUŞ ARIYOR CHP’li belediyeler, şehrin orta yerine bir tabldot koydu mu: “Halk lokantası açtık!” Aferin, iyi ettiniz. Ama sorarım size: Bu milletin karnını doyurmak değil, onurunu doyurmak lazım değil mi? Diğer yanda AKP ise boyuna hastane, yol, köprü haberleriyle coşuyor. Evet, beton dökülüyor, asfalt atılıyor... Ama gidemediğin yol senin midir, Sıra bulamadığın hastane şifadır mıdır? 1 kilo elma desen 100 TL... Uçuk fiyatlar, zam yağmurları, vergi tufanı... Pazar yerleri değil, darphane sanki! Bir çeyrek altın karşılığında artık sadece temel gıda alınabiliyor. Fakirlik artık bir sosyal sınıf değil, bir toplumsal gerçeklik. GENÇLER KAÇIYOR, YAŞLILAR SÜRÜNÜYOR, DEVLET KÖR! Gençler diyor ki: “Burada gelecek yok” Ve kaçıveriyorlar: Almanya’ya, Kanada’ya, her nereye bulurlarsa… Eli yüzü düzgün olan herkes, pasaport peşinde. Ya kalanlar? Emekliler… Ay sonunda pazar artıklarını toplayan, Otobüs kartına bile yükleme yapamayan, Sadece nefes aldığı için hayatta kalan milyonlar. Bunlara rağmen birileri hâlâ çıkıp diyor ki: “Savunma sanayisinde çağ atladık!” Uçak, füze, SİHA, gemi, radar, lazer, bilmem ne... Elbette teknoloji mühimdir. Lakin tok olmayanın vatanı da olmuyor balım! Karnı aç olan, çocuğu üşüyen, evinde doğalgazı yanmayan insanın, Bayrağa sarılmış bir uçağa gurur duyması ne kadar mümkündür? GÜN GELİR, O BAYRAK HAKKIN GERİSİNDE EZİLİR Ve her seferinde, tüm bu başarısızlıkların arkasına bir bayrak çekiliyor. Koskoca Türk bayrağını, gizlenmek için kullanıyorlar! Her eleştiriye: “Ama milli proje!” Her zam haberine: “Ama yerli motor!” Her yoksulluk feryadına: “Ama millî çıkarlarımız!” Hadi oradan! Milletin ağzında artık su değil, hüsran tadı var! Ve unutmayın: Bir gün o dalgalanan bayrağın altında ezileceksiniz, çünkü altında hakkı yenen milyonların gölgesi var! ZİHNİYET-İ KURUN! Bu yaşananlar sadece bir kriz değil. Bu bir zihniyet iflasıdır. Bir tür devlet-i hayâlin çöküşüdür. Milleti müşteri zannedenler, Devleti şirket gibi yönetenler, Yurttaşı potansiyel suçlu görenler, Eleştireni terörist ilan edenler... Siz milletin önüne zırhlı arabaları, dev gökdelenleri, ışıl ışıl köprüleri seriyorsunuz. Ama biz kalbimize bakıyoruz; Karanlık... Simsiyah. Işık yok, umut yok, sıcaklık yok. SON SÖZ: Evet efendim... Ben aylardır tek bir tane "mutlu" haber yapmadım. Çünkü bu topraklarda mutluluk değil, mukadder dert hüküm sürüyor. Ve artık ben de üzgünüm. Çünkü haber yazmak değil, ağıt yazmak zorundayım. Her başlık bir mezartaşı gibi duruyor ekranımda... Ve sormak istiyorum son bir kez: "Siz gerçekten mutlu musunuz?" Yoksa ekranı kaydırıp, gerçekleri gömüyor musunuz?
Ekleme Tarihi: 24 Temmuz 2025 -Perşembe

Acıların vatanı Türkiye!..

Vatandaşın yüzüne doğmayan güneşin hikâyesi

Aylardır... 
Belki de yıllardır, bir "iyi haber" yazmak için çırpınıyorum.
Vatandaş lehine, yüzleri güldüren, iç ferahlatan, umut yeşerten bir şey bulabilir miyim diye…
Ama yok!
Yok balım, yok şekerim, yok efendim!

Ne bir kalkınma emaresi görüyorum, ne bir müjde, ne bir teselli cümlesi...
Sanki birileri ülkenin üstüne zift dökmüş de, güneşi göremez olmuşuz.
Her sabah acıyla başlıyor, her akşam karanlıkta kayboluyoruz.
Sanki bu memleket bir cenaze evi, biz de sürekli yas tutan mirasyedileriz.

ZİNDANA DÖNEN MEMLEKET MANZARALARI

Bakın efendiler…
Şöyle bir haber havuzuna giriyorum:

  • Cinayet

  • Tutuklama

  • Orman yangını

  • Otel yangını

  • Şehit haberleri

  • Depremler

  • Vergi artışları

  • Emekliye, işçiye, memura zulümler...

Say say bitmiyor.
Bu nasıl bir memleket tasavvurudur ki,
Kendinden başka herkesi düşman belleyen bir devlet aklıyla yönetiliyoruz.

Her gün ajanslara göz atıyorum...
Ve bir kez bile şöyle bir başlık göremiyorum:
“Vatandaşın yüzü güldü”
Yok!
Böyle bir haberin varlığı bile artık bir nostalji.

CHP POPÜLİZMİNDE BOĞULURKEN, AKP YOLLARDA KURTULUŞ ARIYOR

CHP’li belediyeler, şehrin orta yerine bir tabldot koydu mu:
“Halk lokantası açtık!”
Aferin, iyi ettiniz.
Ama sorarım size:
Bu milletin karnını doyurmak değil, onurunu doyurmak lazım değil mi?

Diğer yanda AKP ise boyuna hastane, yol, köprü haberleriyle coşuyor.
Evet, beton dökülüyor, asfalt atılıyor...
Ama gidemediğin yol senin midir,
Sıra bulamadığın hastane şifadır mıdır?

1 kilo elma desen 100 TL...
Uçuk fiyatlar, zam yağmurları, vergi tufanı...
Pazar yerleri değil, darphane sanki!
Bir çeyrek altın karşılığında artık sadece temel gıda alınabiliyor.
Fakirlik artık bir sosyal sınıf değil, bir toplumsal gerçeklik.

GENÇLER KAÇIYOR, YAŞLILAR SÜRÜNÜYOR, DEVLET KÖR!

Gençler diyor ki:
“Burada gelecek yok”
Ve kaçıveriyorlar: Almanya’ya, Kanada’ya, her nereye bulurlarsa…
Eli yüzü düzgün olan herkes, pasaport peşinde.
Ya kalanlar?

Emekliler…
Ay sonunda pazar artıklarını toplayan,
Otobüs kartına bile yükleme yapamayan,
Sadece nefes aldığı için hayatta kalan milyonlar.

Bunlara rağmen birileri hâlâ çıkıp diyor ki:
“Savunma sanayisinde çağ atladık!”
Uçak, füze, SİHA, gemi, radar, lazer, bilmem ne...

Elbette teknoloji mühimdir.
Lakin tok olmayanın vatanı da olmuyor balım!
Karnı aç olan, çocuğu üşüyen, evinde doğalgazı yanmayan insanın,
Bayrağa sarılmış bir uçağa gurur duyması ne kadar mümkündür?

GÜN GELİR, O BAYRAK HAKKIN GERİSİNDE EZİLİR

Ve her seferinde, tüm bu başarısızlıkların arkasına bir bayrak çekiliyor.
Koskoca Türk bayrağını, gizlenmek için kullanıyorlar!

Her eleştiriye:
“Ama milli proje!”
Her zam haberine:
“Ama yerli motor!”
Her yoksulluk feryadına:
“Ama millî çıkarlarımız!”

Hadi oradan!
Milletin ağzında artık su değil, hüsran tadı var!
Ve unutmayın:
Bir gün o dalgalanan bayrağın altında ezileceksiniz, çünkü altında hakkı yenen milyonların gölgesi var!

ZİHNİYET-İ KURUN!

Bu yaşananlar sadece bir kriz değil.
Bu bir zihniyet iflasıdır.
Bir tür devlet-i hayâlin çöküşüdür.

Milleti müşteri zannedenler,
Devleti şirket gibi yönetenler,
Yurttaşı potansiyel suçlu görenler,
Eleştireni terörist ilan edenler...

Siz milletin önüne zırhlı arabaları, dev gökdelenleri, ışıl ışıl köprüleri seriyorsunuz.
Ama biz kalbimize bakıyoruz;
Karanlık...
Simsiyah.
Işık yok, umut yok, sıcaklık yok.

SON SÖZ:

Evet efendim...
Ben aylardır tek bir tane "mutlu" haber yapmadım.
Çünkü bu topraklarda mutluluk değil,
mukadder dert hüküm sürüyor.

Ve artık ben de üzgünüm.
Çünkü haber yazmak değil, ağıt yazmak zorundayım.
Her başlık bir mezartaşı gibi duruyor ekranımda...

Ve sormak istiyorum son bir kez:
"Siz gerçekten mutlu musunuz?"
Yoksa ekranı kaydırıp, gerçekleri gömüyor musunuz?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.