Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

“Adaletin Tadı, Öfkede Gizli”

Gözlerimle Şahit Oldum… Bir Adaletin Yok Oluşu! Bir sabah, Aydın’da sıradan bir günde gözlerimle şahit olduğum bir olayla, vicdanımın köklerine kadar sarsıldım. Adam, belki otuz yaş büyük olan birine, hem de eşine; iki cana, ne acımasız bir şekilde saldırıyordu. Tekme tokat, bağırışlar, yere düşen yaşlı karı-koca... İnsanlık, sokaklarda paramparça bir haldeydi. Kaldırımlar kan içinde, insanlar kavgayı ayırmaya çalışıyordu, kaldırıma akan kanların üzerinde adeta bir kıyamet tablosu çiziliyordu. O yaşlı adamı hastanelik etmişlerdi. Ancak ertesi gün, ne mi oldu? O cani, elini kolunu sallayarak sokaklarda gezip duruyordu! Peki, Nasıl Oluyor Bu? Herkesin gözlerinin önünde, bir insanın hayatı böyle hiçe sayılabiliyor da, nasıl oluyor da ertesi gün sokaklarda özgürce geziyor? Elbette, basit bir soruyla başlayalım: Nasıl oluyor? Cevap basit: Savcının, hakimin karşısına çıkıldığında, dayak yediğini iddia eden o masum insanlara muhtemelen iftiralar atılmaya başlanıyor, yalan beyanlar veriliyordu. Yalancı şahitler devreye giriyor, kamera kayıtları siliniyor, gerçekler yok ediliyor. Sözde "doğrular" eğilip bükülüyor, kimse gerçeğin ne olduğunu göremiyor. Adaletin en tepe noktası, yerini çıkarcı menfaat ilişkilerine bırakıyor. Ama herkes bilsin ki; genellikle menfaat ilişkileri, doğu kökenli gruplar arasında, birbirini tutan ellerin birleşmesiyle vücut buluyor. Bir Sistem Çökerken, Diğerlerinin Bunu Kutlaması Burası, adaletin gerçekten devreye girdiği bir yer değil. Tam aksine, insanlar kendi adaletlerini kendi elleriyle uygulamaya çalışıyorlar. Çünkü devletin korumasını, güvenliğini ve adaletini bulamayan insanlar, nihayetinde çareyi şiddette arıyorlar. Kimin gücü kime yeterse, kimin kimden çıkarı varsa, o kişi kazanıyor. Ya da belki kazanmış gibi görünüyor… Oysaki gerçek kazanan, aslında sadece kaosun kendisidir. İronik değil mi? Bir zamanlar adaletin temellerini atmaya çalışan devlet, bugün o temellerin üzerinde bozkır gibi bir adalet çöplüğü yaratıyor. İnsanlar artık kendi doğrularını, kendi yasalarını uyguluyorlar, bir devlet yerine... Bu gidişle herkes birer "kanun adamı" olmaya başlayacak. Kadınlar… Çekişme Dışı Bir Fedakarlık Unsuru Kadınlar? Kadınlar bu adaletsizlikte fazlasıyla mağdur. Aydın'da her gün bir kadının, ya şiddete uğrayarak ya da sistemin çarklarında boğularak, ya da intihar ederek hayatına son vermesi ne yazık ki sıradanlaşmış bir olay halini almış durumda. Ama kimse görmüyor. Ya da görmek istemiyor. Çünkü kadınların acısı, toplumun gözünden uzak bir köşe de bekliyor. Zaten toplumun gözü, gidişatın nereye doğru ilerlediğini görmekten alıkoyulmuş! Cezaevleri ve “Özgürlük” Alacakaranlığı Devlet de buna sessiz kalmakla yetinmiyor tabii. Cezaevlerinde yer kalmadığı için, sürekli yeni cezaevleri yapılıyor. Haberlerde duyduğumuz kadarıyla, onlarca cezaevi daha yapım aşamasında. Bu cezaevleri, bu ülkede suç işleyenlere değil, aslında yalnızca "gerçek" adaleti arayanlara yapılacak gibi bir his bırakıyor. Çünkü öyle görünüyor ki; bir kişi yolsuzluk yapar, suç işler; sistem onu ödüllendirir, ama bir başka kişi doğruyu söylemeye kalkarsa, o zaman gerçek suçlu ilan edilir. Memleketin Son Durumu: Adalet mi,  kendi adaletiniz mi? Sonuç olarak, ülkenin hali; AKP’liler ve yandaşlarından başka kimsenin “gerçek” özgürlüğe sahip olamayacağı bir hal almış durumda. Gerçekten de, bu gidişle, memlekette sadece çıkarları bir araya getirenlerin ayakta kalacağı bir dönemin sonlarına yaklaşıyoruz. Özgürlük, hani şu, “Beni dinleyin, ben de insanım!” dediğinizde size gülüp geçenlerin unuttuğu bir şey haline gelecek. Ve... Tabii ki, başta da söylediğim gibi: Kimin gücü kime yeterse! Çünkü adalet; bu topraklarda, yalnızca egemen güçlerin elinde şekillenen bir kurguya dönüşmüş durumda. Kissadan Hisse: Devletin adaleti, ya adaletsizlikle karışmış, ya da tamamen yok olmuş. Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku diyenler var ya... işte öyle... ...ve artık sakın "bana ne, bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demeyin... çevrenize karşı duyarlı olun, gördüğünüz haksızlıklara olaylara, haklıdan yana olarak şahitlik yapın!... Ama dikkat edin, o adaletin nasıl döndüğünü bilmeniz gerek. Çünkü bir yerden sonra, adaletin yeri de, herkesin gücünün yettiği bir sokak köşesine dönüşebilir. Ve işte o zaman, geriye sadece iki şey kalır: Kan ve güç!
Ekleme Tarihi: 27 Ekim 2025 -Pazartesi

“Adaletin Tadı, Öfkede Gizli”

Gözlerimle Şahit Oldum… Bir Adaletin Yok Oluşu!

Bir sabah, Aydın’da sıradan bir günde gözlerimle şahit olduğum bir olayla, vicdanımın köklerine kadar sarsıldım.
Adam, belki otuz yaş büyük olan birine, hem de eşine; iki cana, ne acımasız bir şekilde saldırıyordu.
Tekme tokat, bağırışlar, yere düşen yaşlı karı-koca... İnsanlık, sokaklarda paramparça bir haldeydi.
Kaldırımlar kan içinde, insanlar kavgayı ayırmaya çalışıyordu, kaldırıma akan kanların üzerinde adeta bir kıyamet tablosu çiziliyordu.
O yaşlı adamı hastanelik etmişlerdi.
Ancak ertesi gün, ne mi oldu?
O cani, elini kolunu sallayarak sokaklarda gezip duruyordu!

Peki, Nasıl Oluyor Bu?

Herkesin gözlerinin önünde, bir insanın hayatı böyle hiçe sayılabiliyor da, nasıl oluyor da ertesi gün sokaklarda özgürce geziyor?
Elbette, basit bir soruyla başlayalım: Nasıl oluyor?
Cevap basit:
Savcının, hakimin karşısına çıkıldığında, dayak yediğini iddia eden o masum insanlara muhtemelen iftiralar atılmaya başlanıyor, yalan beyanlar veriliyordu.
Yalancı şahitler devreye giriyor, kamera kayıtları siliniyor, gerçekler yok ediliyor.
Sözde "doğrular" eğilip bükülüyor, kimse gerçeğin ne olduğunu göremiyor.
Adaletin en tepe noktası, yerini çıkarcı menfaat ilişkilerine bırakıyor.
Ama herkes bilsin ki; genellikle menfaat ilişkileri, doğu kökenli gruplar arasında, birbirini tutan ellerin birleşmesiyle vücut buluyor.

Bir Sistem Çökerken, Diğerlerinin Bunu Kutlaması

Burası, adaletin gerçekten devreye girdiği bir yer değil.
Tam aksine, insanlar kendi adaletlerini kendi elleriyle uygulamaya çalışıyorlar.
Çünkü devletin korumasını, güvenliğini ve adaletini bulamayan insanlar, nihayetinde çareyi şiddette arıyorlar.
Kimin gücü kime yeterse, kimin kimden çıkarı varsa, o kişi kazanıyor.
Ya da belki kazanmış gibi görünüyor…
Oysaki gerçek kazanan, aslında sadece kaosun kendisidir.

İronik değil mi?

Bir zamanlar adaletin temellerini atmaya çalışan devlet, bugün o temellerin üzerinde bozkır gibi bir adalet çöplüğü yaratıyor.
İnsanlar artık kendi doğrularını, kendi yasalarını uyguluyorlar, bir devlet yerine...
Bu gidişle herkes birer "kanun adamı" olmaya başlayacak.

Kadınlar… Çekişme Dışı Bir Fedakarlık Unsuru

Kadınlar?
Kadınlar bu adaletsizlikte fazlasıyla mağdur.
Aydın'da her gün bir kadının, ya şiddete uğrayarak ya da sistemin çarklarında boğularak, ya da intihar ederek hayatına son vermesi ne yazık ki sıradanlaşmış bir olay halini almış durumda.
Ama kimse görmüyor.
Ya da görmek istemiyor.
Çünkü kadınların acısı, toplumun gözünden uzak bir köşe de bekliyor.
Zaten toplumun gözü, gidişatın nereye doğru ilerlediğini görmekten alıkoyulmuş!

Cezaevleri ve “Özgürlük” Alacakaranlığı

Devlet de buna sessiz kalmakla yetinmiyor tabii.
Cezaevlerinde yer kalmadığı için, sürekli yeni cezaevleri yapılıyor.
Haberlerde duyduğumuz kadarıyla, onlarca cezaevi daha yapım aşamasında.
Bu cezaevleri, bu ülkede suç işleyenlere değil, aslında yalnızca "gerçek" adaleti arayanlara yapılacak gibi bir his bırakıyor.
Çünkü öyle görünüyor ki; bir kişi yolsuzluk yapar, suç işler; sistem onu ödüllendirir, ama bir başka kişi doğruyu söylemeye kalkarsa, o zaman gerçek suçlu ilan edilir.

Memleketin Son Durumu: Adalet mi,  kendi adaletiniz mi?

Sonuç olarak, ülkenin hali;
AKP’liler ve yandaşlarından başka kimsenin “gerçek” özgürlüğe sahip olamayacağı bir hal almış durumda.
Gerçekten de, bu gidişle, memlekette sadece çıkarları bir araya getirenlerin ayakta kalacağı bir dönemin sonlarına yaklaşıyoruz.
Özgürlük, hani şu, “Beni dinleyin, ben de insanım!” dediğinizde size gülüp geçenlerin unuttuğu bir şey haline gelecek.

Ve... Tabii ki, başta da söylediğim gibi: Kimin gücü kime yeterse!
Çünkü adalet; bu topraklarda, yalnızca egemen güçlerin elinde şekillenen bir kurguya dönüşmüş durumda.

Kissadan Hisse:
Devletin adaleti, ya adaletsizlikle karışmış, ya da tamamen yok olmuş.
Hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku diyenler var ya... işte öyle...
...ve artık sakın "bana ne, bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demeyin...
çevrenize karşı duyarlı olun, gördüğünüz haksızlıklara olaylara, haklıdan yana olarak şahitlik yapın!...
Ama dikkat edin, o adaletin nasıl döndüğünü bilmeniz gerek.
Çünkü bir yerden sonra, adaletin yeri de, herkesin gücünün yettiği bir sokak köşesine dönüşebilir.
Ve işte o zaman, geriye sadece iki şey kalır: Kan ve güç!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.