Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

Başkanlarla “Kanka” Pozundaki Gazeteciler: Meslek Ahlakı mı, Ego Sahnesi mi?

Toplumun gözü önünde olmak kolay değil. Ama toplumun gözü önünde olup da doğru mesafeyi koruyabilmek… İşte asıl marifet orada başlıyor. Son dönemde özellikle yerel medyada bir “yakınlık” modası aldı başını gidiyor. Gazeteciler, başkanlarla kol kola… Kahvede çay, açılışta selfie, protokolde kanka pozu… Oysa gazetecilikte “yakınlık” ne kadar artarsa, saygınlık o kadar azalır. Evet, gazeteci insandır. Sohbet eder, güler, bazen dost olur. Ama o dostluk, kamusal alanda sergilenmeye başlarsa, işte orada mesafe biter, itibar erir. Bir başkanla samimi olmak ayıp değil, ama bunu “gösterme arzusu” ile yapanlara sormak isterim: Bu fotoğrafların size ne kazandırdığını sanıyorsunuz? Bir makamın gölgesinde parlayan ışık, sizin kendi ışığınız değildir. Kendini “yakın” göstererek güçlü görünmeye çalışan gazeteciler, aslında mesleğin özünü törpülüyor. Gazetecinin görevi güçle yakın olmak değil, gücü denetlemektir. Toplumda, özellikle yerelde, bu “yakınlık” hali artık bir alışkanlık değil, neredeyse bir ritüel hâline geldi. Açılışta en önde, protokolde omuz omuza, hatta bazen başkanın “özel PR danışmanı” gibi davranan kalemler… Oysa bu tablo, basının bağımsızlık zeminine zarar veriyor. Soruyorum: Bir gazeteci, haber yaptığı kişiden bu kadar “yakınlık” alabilir mi? Eleştirisini, gözlemini, sorgusunu hangi cesaretle yapabilir artık? Bir başkanla oturup çay içmek insani bir şeydir. Ama bunu “statü” gibi sunmak, “bakın ben kimin masasında oturuyorum” havasına girmek… İşte orası hem komik hem de trajik. Bu laubalilik, sadece gazeteciyi değil, başkanı da yıpratır. Çünkü başkan da bir noktadan sonra bu samimiyet girdabına kapılır. “Her kameraya gülümse, her dostu memnun et” psikolojisi, gerçek liderliği zedeler. Bir belediye başkanı, gazetecilerle arasına saygılı bir mesafe koymalıdır. Tıpkı bir doktorun hastasıyla, bir hakimin davacısıyla, bir öğretmenin öğrencisiyle koyduğu mesafe gibi. Çünkü mesafe, ciddiyetin en zarif biçimidir. Gelelim diğer meseleye... Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin Ekim ayı meclis toplantısı... Meclis binası, sanki küçük bir “güvenlik kalesi”ne dönüşmüş. Polisler, özel güvenlikler, sivil ekipler, jandarma gölgesi… Meclis çatısı altında böylesine bir tablo, elbette yakışmıyor. Ama bu tabloyu da sadece Başkan Özlem Çerçioğlu’na yüklemek doğru mu? Sanmıyorum. Zira Türkiye’nin politik atmosferi gergin; her kentte, her toplantıda aynı tedirginlik var. Belki de bu önlemler, yaşanan gerginliklerin kaçınılmaz sonucu. Bununla birlikte, şunu da belirtmek gerek: Meclis toplantıları yavaş yavaş normale dönüyor. Gürültü azaldı, tansiyon düştü, artık Aydın’da kararlar kavga sesleri altında değil, makul diyaloglar içinde alınabiliyor. Ufak tefek atışmalar yine oluyor tabii. Sonuçta Özlem Çerçioğlu melek değil, ama diğer başkanlar da bebek değil. Siyaset biraz ateştir; yeter ki o ateş, kenti yakmasın. Aydın’da artık yeni bir dönem başlıyor. Her yerde bir vinç, bir beton mikseri, bir hareket… Kent, adeta bir “büyük şantiye”ye dönüşüyor. Bu çileli süreçte, sabır en büyük yatırım olacak. Çünkü her dönüşümün bir sancısı vardır, ama sonunda doğan şehir, daha modern, daha yaşanabilir olacaktır. O yüzden vatandaşlara küçük bir not: Sabredin. Gürültüye, toza, trafikteki bekleyişe rağmen sabredin. Çünkü bu çilenin sonunda, bir “yeni Aydın” doğacak. Ve son söz… Gazetecilik, “yakın olmak” sanatı değil, “doğru durmak” sanatıdır. Başkanlarla kanka pozuna değil, halkla güven ilişkisine ihtiyaç var. Bir fotoğraf değil, bir duruş hatırlanır sonunda. O yüzden, kaleminizin onurunu pozlara değil, halkın vicdanına yaslayın.
Ekleme Tarihi: 15 Ekim 2025 -Çarşamba

Başkanlarla “Kanka” Pozundaki Gazeteciler: Meslek Ahlakı mı, Ego Sahnesi mi?

Toplumun gözü önünde olmak kolay değil.
Ama toplumun gözü önünde olup da doğru mesafeyi koruyabilmek
İşte asıl marifet orada başlıyor.

Son dönemde özellikle yerel medyada bir “yakınlık” modası aldı başını gidiyor.
Gazeteciler, başkanlarla kol kola…
Kahvede çay, açılışta selfie, protokolde kanka pozu…
Oysa gazetecilikte “yakınlık” ne kadar artarsa, saygınlık o kadar azalır.

Evet, gazeteci insandır. Sohbet eder, güler, bazen dost olur.
Ama o dostluk, kamusal alanda sergilenmeye başlarsa,
işte orada mesafe biter, itibar erir.

Bir başkanla samimi olmak ayıp değil,
ama bunu “gösterme arzusu” ile yapanlara sormak isterim:
Bu fotoğrafların size ne kazandırdığını sanıyorsunuz?
Bir makamın gölgesinde parlayan ışık, sizin kendi ışığınız değildir.

Kendini “yakın” göstererek güçlü görünmeye çalışan gazeteciler,
aslında mesleğin özünü törpülüyor.
Gazetecinin görevi güçle yakın olmak değil,
gücü denetlemektir.

Toplumda, özellikle yerelde, bu “yakınlık” hali artık bir alışkanlık değil,
neredeyse bir ritüel hâline geldi.
Açılışta en önde, protokolde omuz omuza,
hatta bazen başkanın “özel PR danışmanı” gibi davranan kalemler…
Oysa bu tablo, basının bağımsızlık zeminine zarar veriyor.

Soruyorum:
Bir gazeteci, haber yaptığı kişiden bu kadar “yakınlık” alabilir mi?
Eleştirisini, gözlemini, sorgusunu hangi cesaretle yapabilir artık?

Bir başkanla oturup çay içmek insani bir şeydir.
Ama bunu “statü” gibi sunmak, “bakın ben kimin masasında oturuyorum” havasına girmek…
İşte orası hem komik hem de trajik.

Bu laubalilik, sadece gazeteciyi değil, başkanı da yıpratır.
Çünkü başkan da bir noktadan sonra bu samimiyet girdabına kapılır.
“Her kameraya gülümse, her dostu memnun et” psikolojisi,
gerçek liderliği zedeler.

Bir belediye başkanı, gazetecilerle arasına saygılı bir mesafe koymalıdır.
Tıpkı bir doktorun hastasıyla, bir hakimin davacısıyla, bir öğretmenin öğrencisiyle koyduğu mesafe gibi.
Çünkü mesafe, ciddiyetin en zarif biçimidir.

Gelelim diğer meseleye...
Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin Ekim ayı meclis toplantısı...
Meclis binası, sanki küçük bir “güvenlik kalesi”ne dönüşmüş.
Polisler, özel güvenlikler, sivil ekipler, jandarma gölgesi…
Meclis çatısı altında böylesine bir tablo, elbette yakışmıyor.

Ama bu tabloyu da sadece Başkan Özlem Çerçioğlu’na yüklemek doğru mu?
Sanmıyorum.
Zira Türkiye’nin politik atmosferi gergin; her kentte, her toplantıda aynı tedirginlik var.
Belki de bu önlemler, yaşanan gerginliklerin kaçınılmaz sonucu.

Bununla birlikte, şunu da belirtmek gerek:
Meclis toplantıları yavaş yavaş normale dönüyor.
Gürültü azaldı, tansiyon düştü,
artık Aydın’da kararlar kavga sesleri altında değil, makul diyaloglar içinde alınabiliyor.

Ufak tefek atışmalar yine oluyor tabii.
Sonuçta Özlem Çerçioğlu melek değil,
ama diğer başkanlar da bebek değil.
Siyaset biraz ateştir; yeter ki o ateş, kenti yakmasın.

Aydın’da artık yeni bir dönem başlıyor.
Her yerde bir vinç, bir beton mikseri, bir hareket…
Kent, adeta bir “büyük şantiye”ye dönüşüyor.
Bu çileli süreçte, sabır en büyük yatırım olacak.
Çünkü her dönüşümün bir sancısı vardır,
ama sonunda doğan şehir, daha modern, daha yaşanabilir olacaktır.

O yüzden vatandaşlara küçük bir not:
Sabredin.
Gürültüye, toza, trafikteki bekleyişe rağmen sabredin.
Çünkü bu çilenin sonunda, bir “yeni Aydın” doğacak.

Ve son söz…
Gazetecilik, “yakın olmak” sanatı değil, “doğru durmak” sanatıdır.
Başkanlarla kanka pozuna değil,
halkla güven ilişkisine ihtiyaç var.

Bir fotoğraf değil, bir duruş hatırlanır sonunda.
O yüzden, kaleminizin onurunu pozlara değil,
halkın vicdanına yaslayın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.