Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

Dikkat; Başıma Bir Şey Gelirse!..

Sn. Okuyucularım, Bu satırları kaleme alırken, içimde bir endişe var. Bu endişe, yalnızca şahsıma değil; gerçeği arayan her gazeteciye, (ben gazeteci değilim, ama ekmeğimi gazetecilik denilen mesleği yaparak kazanıyorum) her kalem sahibine ait bir korkunun izdüşümüdür. Zira Aydın’da, gazetecilik mesleğini ele geçiren birtakım yapılar var. Kendilerini meslek örgütü, cemiyet, dernek diye tanıtıyorlar. Oysa bunlar, basının ruhunu kemiren, özgür haberciliği rehin alan birer gölge teşkilat haline gelmiş durumda. Ben diyorum ki; başıma bir şey gelirse, şaşırmayın. Bir saldırı, bir ölüm, bir karanlık pusunun ardından duyacağınız tek cümle “Ümit Yeşildağ öldürüldü” olursa, bilin ki bu bir tesadüf değildir. Çünkü bu şehirde gerçekleri yazanların kaderi hep aynıdır: Ya susturulurlar, ya yalnızlaştırılırlar. AYDIN’DA SESSİZLİĞİN ORGANİZE HALİ Bugün Aydın’da, FETÖ’nün küllerinden doğmuş, görünürde “bağımsız gazeteci” kisvesi altında faaliyet gösteren bir grup var. Bu kişiler, ellerinde kalan son medya kırıntılarıyla kamuoyunu yönlendirmeye, meslek örgütlerini dizayn etmeye çalışıyor. Beni hedefe koymalarının nedeni açık: Gerçeği eğmeden, bükmeden söylemem. Yalakalık etmemem. Kimseden aferin beklememem. Daha önce de saldırıya uğradım. Ölümcül tehditler aldım. Ama hiçbir yerel medya, hiçbir ajans bu olayları görmedi. Görmek istemedi. Çünkü Aydın’da, Ümit Yeşildağ düşmanlığı sessizce örgütlenmiş durumda. Köşelerine sinmiş sözde basın mensupları, benim varlığımdan rahatsız. Çünkü ben onlara ayna tutuyorum. Karanlıkta iş çevirmeye alışmış yüzleri, gün ışığına çıkarıyorum. FETÖ’NÜN YENİ YÜZÜ: SAHTE ATATÜRKÇÜLER En acı tarafı şu ki, bugün bana saldıranların çoğu kendilerini “Atatürkçü”, “laik”, “çağdaş” olarak tanıtıyor. Ama bunların hiçbirinin gerçek Atatürkçülükle ilgisi yok. Onlar, FETÖ’nün yeni maskesi. Bu maskenin arkasında yine aynı hırs, aynı nefret, aynı sinsi planlar var. Daha önce dini duyguları sömürerek güç toplayan yapı, bugün “Atatürk sevgisi” kisvesi altında aynı şeyi yapıyor. Kimi gazete patronu, kimi dernek başkanı, kimi yerel medya muhabiri… Hepsi aynı ağın parçası. Ve hepsi aynı düşmanlığı besliyor: Ümit Yeşildağ’a duydukları öfkeyi. Benim Atatürk düşmanı olduğumu sanıyorlar. Oysa ben, Atatürk’ün mücadele ruhunu, o inatçı bağımsızlık arzusunu kendime rehber edinmiş bir insanım. Ama onların işine gelen, beni şeytanlaştırmak. Çünkü o zaman kendilerini kahraman gibi gösterebiliyorlar. Ne acıdır ki, ihanetin yönü artık sağdan değil, soldan da gelebiliyor. SUSTURULAMAYACAK BİR KALEMİN HİKÂYESİ Bu yazıyı yazmamın nedeni, bir korku değil, bir belge bırakma isteğidir. Eğer bir gün başıma bir şey gelirse, bu satırlar benim tanıklığım olsun. Ben kimseden korkmadım. Korkmam da. Ama toplumun bilmesi gereken bir şey var: Aydın’da, gazetecilik kisvesi altında yürütülen bir intikam mekanizması var. Bu mekanizma, gerçeği yazan herkesi hedef alıyor. Beni de o listeye dahil etmiş durumda. Eğer bir gün, sessizlik olursa… Eğer bir sabah, “Ümit Yeşildağ sustu” denirse… Bilin ki bu, susturulmuş bir gazetecinin değil, korkuya teslim olmuş bir şehrin çığlığıdır. Ve şunu da bilsinler: Benim kalemim sustuğunda, gerçeğin sesi bir yerden yine yükselecektir. Çünkü doğruyu yazmak, bazen ölümle eşdeğer olsa da, susmak ihanettir. Ben ihanet etmeyeceğim. Bu satırlar, bir korkunun değil, bir inancın ifadesidir. Ve bu inanç, hiçbir örgütün, hiçbir çıkar grubunun, hiçbir “sözde Atatürkçü” maskesinin karşısında diz çökmez. Başıma bir şey gelirse, Bilin ki bunun sebebi, gerçeği yazmış olmamdır. Ve o gerçeği tarih zaten bir gün yazacaktır.
Ekleme Tarihi: 09 Kasım 2025 -Pazar

Dikkat; Başıma Bir Şey Gelirse!..

Sn. Okuyucularım,
Bu satırları kaleme alırken, içimde bir endişe var.
Bu endişe, yalnızca şahsıma değil; gerçeği arayan her gazeteciye, (ben gazeteci değilim, ama ekmeğimi gazetecilik denilen mesleği yaparak kazanıyorum) her kalem sahibine ait bir korkunun izdüşümüdür.
Zira Aydın’da, gazetecilik mesleğini ele geçiren birtakım yapılar var.
Kendilerini meslek örgütü, cemiyet, dernek diye tanıtıyorlar.
Oysa bunlar, basının ruhunu kemiren, özgür haberciliği rehin alan birer gölge teşkilat haline gelmiş durumda.

Ben diyorum ki; başıma bir şey gelirse, şaşırmayın.
Bir saldırı, bir ölüm, bir karanlık pusunun ardından duyacağınız tek cümle “Ümit Yeşildağ öldürüldü” olursa, bilin ki bu bir tesadüf değildir.
Çünkü bu şehirde gerçekleri yazanların kaderi hep aynıdır:
Ya susturulurlar, ya yalnızlaştırılırlar.

AYDIN’DA SESSİZLİĞİN ORGANİZE HALİ

Bugün Aydın’da, FETÖ’nün küllerinden doğmuş, görünürde “bağımsız gazeteci” kisvesi altında faaliyet gösteren bir grup var.
Bu kişiler, ellerinde kalan son medya kırıntılarıyla kamuoyunu yönlendirmeye, meslek örgütlerini dizayn etmeye çalışıyor.
Beni hedefe koymalarının nedeni açık:
Gerçeği eğmeden, bükmeden söylemem.
Yalakalık etmemem.
Kimseden aferin beklememem.

Daha önce de saldırıya uğradım.
Ölümcül tehditler aldım.
Ama hiçbir yerel medya, hiçbir ajans bu olayları görmedi.
Görmek istemedi.
Çünkü Aydın’da, Ümit Yeşildağ düşmanlığı sessizce örgütlenmiş durumda.
Köşelerine sinmiş sözde basın mensupları, benim varlığımdan rahatsız.
Çünkü ben onlara ayna tutuyorum.
Karanlıkta iş çevirmeye alışmış yüzleri, gün ışığına çıkarıyorum.

FETÖ’NÜN YENİ YÜZÜ: SAHTE ATATÜRKÇÜLER

En acı tarafı şu ki, bugün bana saldıranların çoğu kendilerini “Atatürkçü”, “laik”, “çağdaş” olarak tanıtıyor.
Ama bunların hiçbirinin gerçek Atatürkçülükle ilgisi yok.
Onlar, FETÖ’nün yeni maskesi.
Bu maskenin arkasında yine aynı hırs, aynı nefret, aynı sinsi planlar var.
Daha önce dini duyguları sömürerek güç toplayan yapı, bugün “Atatürk sevgisi” kisvesi altında aynı şeyi yapıyor.
Kimi gazete patronu, kimi dernek başkanı, kimi yerel medya muhabiri…
Hepsi aynı ağın parçası.
Ve hepsi aynı düşmanlığı besliyor:
Ümit Yeşildağ’a duydukları öfkeyi.

Benim Atatürk düşmanı olduğumu sanıyorlar.
Oysa ben, Atatürk’ün mücadele ruhunu, o inatçı bağımsızlık arzusunu kendime rehber edinmiş bir insanım.
Ama onların işine gelen, beni şeytanlaştırmak.
Çünkü o zaman kendilerini kahraman gibi gösterebiliyorlar.
Ne acıdır ki, ihanetin yönü artık sağdan değil, soldan da gelebiliyor.

SUSTURULAMAYACAK BİR KALEMİN HİKÂYESİ

Bu yazıyı yazmamın nedeni, bir korku değil, bir belge bırakma isteğidir.
Eğer bir gün başıma bir şey gelirse, bu satırlar benim tanıklığım olsun.
Ben kimseden korkmadım.
Korkmam da.
Ama toplumun bilmesi gereken bir şey var:
Aydın’da, gazetecilik kisvesi altında yürütülen bir intikam mekanizması var.
Bu mekanizma, gerçeği yazan herkesi hedef alıyor.
Beni de o listeye dahil etmiş durumda.

Eğer bir gün, sessizlik olursa…
Eğer bir sabah, “Ümit Yeşildağ sustu” denirse…
Bilin ki bu, susturulmuş bir gazetecinin değil, korkuya teslim olmuş bir şehrin çığlığıdır.

Ve şunu da bilsinler:
Benim kalemim sustuğunda, gerçeğin sesi bir yerden yine yükselecektir.
Çünkü doğruyu yazmak, bazen ölümle eşdeğer olsa da, susmak ihanettir.
Ben ihanet etmeyeceğim.

Bu satırlar, bir korkunun değil, bir inancın ifadesidir.
Ve bu inanç, hiçbir örgütün, hiçbir çıkar grubunun, hiçbir “sözde Atatürkçü” maskesinin karşısında diz çökmez.

Başıma bir şey gelirse,
Bilin ki bunun sebebi, gerçeği yazmış olmamdır.
Ve o gerçeği tarih zaten bir gün yazacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.