Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

Dişçinin Suçu: Yakışıklılık!

Aydın’ın sıcak havası bir yana, asıl sıcağı şu ara medyada çıkan “taciz” başlıklı haberler veriyor. Bir diş doktorunun yanında çalışan hanımefendiyi taciz ettiği iddiası… Bakın iddiayı görünce önce bir durdum. Sonra yeniden okudum. Sonra bir daha okudum. Sonra dedim ki: “Yahu bu memlekette kim kimi taciz eder sorusunun cevabını yanlış yere mıhlamışız galiba.” Çünkü bir diş doktoru dediğin, bırak zamparalığı… Zamparalığın hafif meşrep versiyonunu bile yapmaya kalksa, önünde kırk kapı açılır, arka tarafta da elli pencere kendiliğinden aralanır. Diş hekimi dediğin adamın –kabul edelim– sosyal hayatı akvaryum balığınınki gibi değildir. Aşktan, iltifattan, hastanın “Doktor Bey, şu dolgu kaç dakika sürer?” bakışından bile dört tane anlam çıkarabilecek bir profesyonel topluluktur bunlar. Ama gel gör ki, bizde her erkek bir anda “sanık”, her haber bir anda “kıyamet alarmı”… Medya da zaten bir açığını bulmaya görsün, anında şanzımanı indirir gibi manşet indiriyor. DİŞÇİYİ SUÇLAMA SANATI Bir diş doktorunu taciz ile suçlamak… Hah, işin en ironik tarafı da burada. Çünkü bir dişçi en çok şunu düşünür: “Bugün kaç tane kanal tedavisi yapacağım?” “Bugün kimi taciz ederim?” gibi sorular, doktorun beyninde ancak fantastik bilim kurgu evrenlerinin kenarında yaşar; orada da fazla barınamaz, ortamı soğuk gelir. Bu iddiaların çoğunda hikâye şöyle kurulur: Kadın anlatır… Medya dinler… Okur öfkelenir… Dişçi susar… Sonra dişçinin sustuğu da “Suçu kabullendi” diye yazılır! Hani “Bir insanın zikri neyse fikri de odur” derler ya… Bana bunu söyleyenlerin çoğu hayatında bir kere bile dişçi koltuğuna otururken gözlerini kapatıp “Allahım ne olur ölmeden çıkarayım şu dolguyu” diye dua etmemiş insanlar. Zikrim fikrim aynıdır, evet. Ama bu meseledeki fikrim şu: Dişçi, önce çene kemiğini düşünür; sonra vicdanını, ama asla saçma sapan hevesleri değil. KISA BİR TOPLUMSAL FANTEZİ ANALİZİ Gelin şimdi mahalle fantezilerine bakalım. Musluk contasını değiştiremeyip tesisatçıyla “Hesabı sonra öderim…” diye anlaşanlar… Tüp parasını vermemek için tüpçünün yüzüne yorgan gibi yalan serenler… Bunlar olurken toplum hiç garipsemiyor. Ama dişçinin adı bir haberde geçti mi: “O kesin yapmıştır!” Niye? Çünkü bizde meslek gruplarının üzerine önyargı sticker’ı yapıştırmak serbest. Tesisatçı = potansiyel kahraman. Tüpçü = evlerin gizli süvarisi. Dişçi = sinsi romantik (!) Yahu dişçinin romantizmi, en fazla “Bu dolgu üç yıl gider” cümlesindeki özgüvendir, daha fazlası değil. DİŞÇİLER HAKKINDA BÜYÜK GERÇEK Şimdi size toplumun gizli zulasındaki hakikati söyleyeyim: Eğer bir dişçi zamparalık yapacaksa, bunu üniversite birinci sınıftan itibaren gönüllü gönülsüz hayran kitlesi zaten hazır tutar. Hekim dediğin, adımını atar atmaz “Doktor Bey, şöyle buyurun…” “Doktor Bey, bir şey daha soracaktım…” “Doktor Bey, uyuşturucu ne zaman etkisini kaybeder?” Bu ilgilerin hiçbiri taciz kategorisine girmiyor da, doktorun iki kelimesi giriyor, öyle mi? MESELENİN ASIL PERDE ARKASI Ben sana perdeyi biraz aralayayım: Bu tür haberlerin yüzde altmışı “Bedava tedavi” hayaliyle başlar. Yüzde otu güzel bir “Belki bir iyilik yapar” beklentisiyle yürür. Geri kalan yüzde onu da “Nasıl olsa medya haberi köpürtür” hesabıdır. Sonra olan dişçiye olur. Adam hem kabahatli çıkar, hem koltuğu boş kalır, hem de toplum onu “Romantik canavar” diye yaftalar. SON SÖZ Bu memlekette bazı iddialar var ki, gerçek olmaktan çok hikâye yazarlığını besliyor. Dişçiyi suçlayan haberler de genelde bu kategoride. Ha, olur mu? Olur. Ama ihtimal nedir? Dişçinin dolgu macununu yutup bayılması kadar düşüktür. O yüzden sevgili okur, diş doktorunu görünce korkma. Senden tek isteyeceği şey: “Ağzınızı biraz daha açar mısınız?” O kadar. Taciz değil, tıbbi zorunluluk.
Ekleme Tarihi: 15 Kasım 2025 -Cumartesi

Dişçinin Suçu: Yakışıklılık!

Aydın’ın sıcak havası bir yana, asıl sıcağı şu ara medyada çıkan “taciz” başlıklı haberler veriyor.
Bir diş doktorunun yanında çalışan hanımefendiyi taciz ettiği iddiası…
Bakın iddiayı görünce önce bir durdum. Sonra yeniden okudum. Sonra bir daha okudum.
Sonra dedim ki:

“Yahu bu memlekette kim kimi taciz eder sorusunun cevabını yanlış yere mıhlamışız galiba.”

Çünkü bir diş doktoru dediğin, bırak zamparalığı…
Zamparalığın hafif meşrep versiyonunu bile yapmaya kalksa, önünde kırk kapı açılır,
arka tarafta da elli pencere kendiliğinden aralanır.
Diş hekimi dediğin adamın –kabul edelim– sosyal hayatı akvaryum balığınınki gibi değildir.
Aşktan, iltifattan, hastanın “Doktor Bey, şu dolgu kaç dakika sürer?” bakışından bile
dört tane anlam çıkarabilecek bir profesyonel topluluktur bunlar.

Ama gel gör ki, bizde her erkek bir anda “sanık”, her haber bir anda “kıyamet alarmı”…
Medya da zaten bir açığını bulmaya görsün, anında şanzımanı indirir gibi manşet indiriyor.

DİŞÇİYİ SUÇLAMA SANATI

Bir diş doktorunu taciz ile suçlamak…
Hah, işin en ironik tarafı da burada.
Çünkü bir dişçi en çok şunu düşünür:
“Bugün kaç tane kanal tedavisi yapacağım?”
“Bugün kimi taciz ederim?” gibi sorular, doktorun beyninde ancak
fantastik bilim kurgu evrenlerinin kenarında yaşar;
orada da fazla barınamaz, ortamı soğuk gelir.

Bu iddiaların çoğunda hikâye şöyle kurulur:

Kadın anlatır…
Medya dinler…
Okur öfkelenir…
Dişçi susar…
Sonra dişçinin sustuğu da “Suçu kabullendi” diye yazılır!

Hani “Bir insanın zikri neyse fikri de odur” derler ya…
Bana bunu söyleyenlerin çoğu hayatında bir kere bile dişçi koltuğuna otururken
gözlerini kapatıp “Allahım ne olur ölmeden çıkarayım şu dolguyu” diye dua etmemiş insanlar.

Zikrim fikrim aynıdır, evet.
Ama bu meseledeki fikrim şu:
Dişçi, önce çene kemiğini düşünür; sonra vicdanını, ama asla saçma sapan hevesleri değil.

KISA BİR TOPLUMSAL FANTEZİ ANALİZİ

Gelin şimdi mahalle fantezilerine bakalım.

Musluk contasını değiştiremeyip tesisatçıyla “Hesabı sonra öderim…” diye anlaşanlar…
Tüp parasını vermemek için tüpçünün yüzüne yorgan gibi yalan serenler…

Bunlar olurken toplum hiç garipsemiyor.
Ama dişçinin adı bir haberde geçti mi:
“O kesin yapmıştır!”

Niye?
Çünkü bizde meslek gruplarının üzerine önyargı sticker’ı yapıştırmak serbest.

Tesisatçı = potansiyel kahraman.
Tüpçü = evlerin gizli süvarisi.
Dişçi = sinsi romantik (!)

Yahu dişçinin romantizmi, en fazla “Bu dolgu üç yıl gider” cümlesindeki özgüvendir, daha fazlası değil.

DİŞÇİLER HAKKINDA BÜYÜK GERÇEK

Şimdi size toplumun gizli zulasındaki hakikati söyleyeyim:

Eğer bir dişçi zamparalık yapacaksa, bunu üniversite birinci sınıftan itibaren
gönüllü gönülsüz hayran kitlesi zaten hazır tutar.

Hekim dediğin, adımını atar atmaz “Doktor Bey, şöyle buyurun…”
“Doktor Bey, bir şey daha soracaktım…”
“Doktor Bey, uyuşturucu ne zaman etkisini kaybeder?”

Bu ilgilerin hiçbiri taciz kategorisine girmiyor da,
doktorun iki kelimesi giriyor, öyle mi?

MESELENİN ASIL PERDE ARKASI

Ben sana perdeyi biraz aralayayım:

Bu tür haberlerin yüzde altmışı “Bedava tedavi” hayaliyle başlar.
Yüzde otu güzel bir “Belki bir iyilik yapar” beklentisiyle yürür.
Geri kalan yüzde onu da “Nasıl olsa medya haberi köpürtür” hesabıdır.

Sonra olan dişçiye olur.
Adam hem kabahatli çıkar, hem koltuğu boş kalır, hem de toplum onu
“Romantik canavar” diye yaftalar.

SON SÖZ

Bu memlekette bazı iddialar var ki,
gerçek olmaktan çok hikâye yazarlığını besliyor.
Dişçiyi suçlayan haberler de genelde bu kategoride.

Ha, olur mu? Olur.
Ama ihtimal nedir?
Dişçinin dolgu macununu yutup bayılması kadar düşüktür.

O yüzden sevgili okur, diş doktorunu görünce korkma.
Senden tek isteyeceği şey:
“Ağzınızı biraz daha açar mısınız?”
O kadar.

Taciz değil, tıbbi zorunluluk.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.