Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

Günün tiyatrosu, Altaylı tutuklanmış, Anıl Yetişkin çok üzülmüş!..

Gazetecilik mesleğinin Türkiye’de ne kadar riskli olduğunu artık beş yaşındaki çocuklar bile biliyor. Ama bazı gazeteciler var ki, riskin sınırlarını test etmekle kalmıyor, adeta “Alın beni” diye özel çaba sarfediyor. Bu noktada, Fatih Altaylı'nın son dönemdeki performansını biraz daha yakından incelemek gerek. Çünkü kendisinin tutuklanması, yalnızca bir haber değil; sanki uzun süredir sahnelenen bir oyunun nihayet “perde” deyişi oldu. HAKARET DEĞİL, SANAT ESERİ GİBİ ELEŞTİRİLER Fatih Altaylı’nın son dönem yayınlarını izleyen herkes, bu sözlerin bir "tutuklanma dilekçesi" gibi anlatıldığını fark etmiş olmalı. Altaylı öyle düz bir şekilde eleştirmiyor; hükümeti okkalı cümlelerle, çifte anlamlarla, yer yer edebi dokunuşlarla yere göğe koyamıyor. Yani öyle "x yanlış yaptı, y kötü yönetti" değil; “Beyefendiler bir evren yaratmış, o evrende sadece kendileri var. Geri kalan biz, istatistik hatasıyız” gibi cümlelerle düz eleştirinin çok ötesine geçmişti. E haklı olarak da artık birileri “Bu kadar yeter” dedi. TUTUKLANMAK, BİR NEVİ VİCDAN SALONU Fatih Altaylı’nın tutuklanmasıyla birlikte aslında iktidar, istemeden bir "vicdan salonu" açmış oldu. Çünkü artık insanlar, Altaylı'nın söylediklerini dinlemese bile, “Bu adam ne dedi de tutuklandı?” sorusunun peşine düşüyor. Bu da Altaylı için yeni bir mecra, yeni bir okur kitlesi demek. Kim bilir, belki içeride oturup bir köşeye, “Yılın en etkili kamu spotu: Susturulmuş bir gazeteci konuşmaya devam ediyor” diye başlık bile atmıştır kendine. BU BİR PROVOKASYONSA, FENA DEĞİL Kimi çevreler diyor ki: “Altaylı kendini bile bile tutuklattı, bu bir tür provokasyon.” Peki, diyelim ki öyle. Kötü mü yaptı? Bu ülkede bazı gerçekleri dile getirebilmek için artık zincirlenmek, gözaltına alınmak, mahkeme salonlarında poz vermek gerekiyor demek ki!.. Bu işin yazı tarafında haklıyken, cezaevinde yatan insanlar varken, dışarıda kalıp da üç paragraf cesur yazıya ödül vermek yetmiyor. Altaylı bunu gördü, anladı, belki de “hazırsanız, geliyorum” dedi. Ve gerçekten de geldi, hatta kapıyı bile kendisi açtı! BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE “AYAR” VEREN ADALET Elbette burada asıl sorgulanması gereken, Altaylı’nın söyledikleri değil, söylediklerinin karşılığı olarak gördüğü muamele. Çünkü Türkiye'de artık bir gazeteci, ne söylediğinden çok, kime söylediğine göre yargılanıyor. “Hukuk herkese eşit” diyorduk ya hani; o cümledeki “herkese” kelimesi biraz mahcup artık. Bir diğer ironi ise şu: Altaylı’yı tutuklayan sistem, onun tutuklanmasını sağlayan sözlerini hâlâ internetten kaldırmıyor. “Suç” dediği şeyin arşivlenmesine göz yumuyor. Bu da gösteriyor ki, ortada ya suç yok, ya da sistem, kendi suçlarını koleksiyon yapar gibi sergilemeyi seviyor. TUTUKLANDI AMA MAĞLUP OLMADI! Fatih Altaylı şu anda dört duvar arasında olabilir. Ama söyledikleri dışarıda çarpan etkisi yaratmaya devam ediyor. Bazen susmak, bağırmaktan daha çok ses getirir derler. Altaylı’nın şu anki sessizliği de aslında kulaklarımızda çınlayan bir alarm sesi gibi: “Sıra kimde?” Ve asıl sorun da burada başlıyor. Çünkü bu tutuklama, Altaylı’nın değil, toplumun sinir uçlarına dokundu. Herkes birden “Bu kadarı da fazla” demeye başladı. Onlarca siyasetçi, gazeteci, sivil yurttaş; farklı yerlerden ama aynı cümleyle ses verdi: “Bu ülkede gazeteci olmak suç olmamalı.” SONUÇ OLARAK... Fatih Altaylı’nın tutuklanması, Türkiye’de basının özgürlük sınavında yeni bir çentik daha. Belki de bu olay, onu susturmak isteyenlerin elini yakacak kadar büyüyecek. Çünkü Altaylı, yalnızca bir gazeteci değil; sisteme karşı kalemini bileyleyen ve bu kalemi gerektiğinde kılıçtan keskin kullanan bir figür. Ve ne kadar susturulmaya çalışılırsa, o kadar çok konuşulacağını gösteren bir örnek artık. Kim bilir, belki içeride şu an köşe yazısı yazıyordur. Başlığı da bellidir: “Susmak bazen en iyi cevaptır” Şaşırtıcı olan ne mi? Bugüne kadar tepki göstermediği onca gazeteci dururken, Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin'in kalkıp PR için kendini tutuklatan Altaylı’ya destek açıklaması yapması! Ben de bu durumu haberleştirmiştim, neyse gari... Yetişkin'de de bende de biraz saflık var sanırım!..
Ekleme Tarihi: 24 June 2025 - Tuesday

Günün tiyatrosu, Altaylı tutuklanmış, Anıl Yetişkin çok üzülmüş!..

Gazetecilik mesleğinin Türkiye’de ne kadar riskli olduğunu artık beş yaşındaki çocuklar bile biliyor.

Ama bazı gazeteciler var ki, riskin sınırlarını test etmekle kalmıyor, adeta “Alın beni” diye özel çaba sarfediyor.

Bu noktada, Fatih Altaylı'nın son dönemdeki performansını biraz daha yakından incelemek gerek.

Çünkü kendisinin tutuklanması, yalnızca bir haber değil; sanki uzun süredir sahnelenen bir oyunun nihayet “perde” deyişi oldu.

HAKARET DEĞİL, SANAT ESERİ GİBİ ELEŞTİRİLER

Fatih Altaylı’nın son dönem yayınlarını izleyen herkes, bu sözlerin bir "tutuklanma dilekçesi" gibi anlatıldığını fark etmiş olmalı.

Altaylı öyle düz bir şekilde eleştirmiyor; hükümeti okkalı cümlelerle, çifte anlamlarla, yer yer edebi dokunuşlarla yere göğe koyamıyor.

Yani öyle "x yanlış yaptı, y kötü yönetti" değil; “Beyefendiler bir evren yaratmış, o evrende sadece kendileri var. Geri kalan biz, istatistik hatasıyız” gibi cümlelerle düz eleştirinin çok ötesine geçmişti. E haklı olarak da artık birileri “Bu kadar yeter” dedi.

TUTUKLANMAK, BİR NEVİ VİCDAN SALONU

Fatih Altaylı’nın tutuklanmasıyla birlikte aslında iktidar, istemeden bir "vicdan salonu" açmış oldu.

Çünkü artık insanlar, Altaylı'nın söylediklerini dinlemese bile, “Bu adam ne dedi de tutuklandı?” sorusunun peşine düşüyor.

Bu da Altaylı için yeni bir mecra, yeni bir okur kitlesi demek.

Kim bilir, belki içeride oturup bir köşeye, “Yılın en etkili kamu spotu: Susturulmuş bir gazeteci konuşmaya devam ediyor” diye başlık bile atmıştır kendine.

BU BİR PROVOKASYONSA, FENA DEĞİL

Kimi çevreler diyor ki: “Altaylı kendini bile bile tutuklattı, bu bir tür provokasyon.” Peki, diyelim ki öyle. Kötü mü yaptı?

Bu ülkede bazı gerçekleri dile getirebilmek için artık zincirlenmek, gözaltına alınmak, mahkeme salonlarında poz vermek gerekiyor demek ki!..

Bu işin yazı tarafında haklıyken, cezaevinde yatan insanlar varken, dışarıda kalıp da üç paragraf cesur yazıya ödül vermek yetmiyor.

Altaylı bunu gördü, anladı, belki de “hazırsanız, geliyorum” dedi. Ve gerçekten de geldi, hatta kapıyı bile kendisi açtı!

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE “AYAR” VEREN ADALET

Elbette burada asıl sorgulanması gereken, Altaylı’nın söyledikleri değil, söylediklerinin karşılığı olarak gördüğü muamele.

Çünkü Türkiye'de artık bir gazeteci, ne söylediğinden çok, kime söylediğine göre yargılanıyor. “Hukuk herkese eşit” diyorduk ya hani; o cümledeki “herkese” kelimesi biraz mahcup artık.

Bir diğer ironi ise şu: Altaylı’yı tutuklayan sistem, onun tutuklanmasını sağlayan sözlerini hâlâ internetten kaldırmıyor. “Suç” dediği şeyin arşivlenmesine göz yumuyor.

Bu da gösteriyor ki, ortada ya suç yok, ya da sistem, kendi suçlarını koleksiyon yapar gibi sergilemeyi seviyor.

TUTUKLANDI AMA MAĞLUP OLMADI!

Fatih Altaylı şu anda dört duvar arasında olabilir. Ama söyledikleri dışarıda çarpan etkisi yaratmaya devam ediyor.

Bazen susmak, bağırmaktan daha çok ses getirir derler.

Altaylı’nın şu anki sessizliği de aslında kulaklarımızda çınlayan bir alarm sesi gibi: “Sıra kimde?”

Ve asıl sorun da burada başlıyor. Çünkü bu tutuklama, Altaylı’nın değil, toplumun sinir uçlarına dokundu.

Herkes birden “Bu kadarı da fazla” demeye başladı.

Onlarca siyasetçi, gazeteci, sivil yurttaş; farklı yerlerden ama aynı cümleyle ses verdi: “Bu ülkede gazeteci olmak suç olmamalı.”

SONUÇ OLARAK...

Fatih Altaylı’nın tutuklanması, Türkiye’de basının özgürlük sınavında yeni bir çentik daha.

Belki de bu olay, onu susturmak isteyenlerin elini yakacak kadar büyüyecek.

Çünkü Altaylı, yalnızca bir gazeteci değil; sisteme karşı kalemini bileyleyen ve bu kalemi gerektiğinde kılıçtan keskin kullanan bir figür.

Ve ne kadar susturulmaya çalışılırsa, o kadar çok konuşulacağını gösteren bir örnek artık.

Kim bilir, belki içeride şu an köşe yazısı yazıyordur. Başlığı da bellidir:
“Susmak bazen en iyi cevaptır”

Şaşırtıcı olan ne mi?

Bugüne kadar tepki göstermediği onca gazeteci dururken, Efeler Belediye Başkanı Anıl Yetişkin'in kalkıp PR için kendini tutuklatan Altaylı’ya destek açıklaması yapması!
Ben de bu durumu haberleştirmiştim, neyse gari... Yetişkin'de de bende de biraz saflık var sanırım!..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.