Günümüz modern hayatının neredeyse vazgeçilmez parçası haline gelen güvenlik kameraları, ilk bakışta güven veren bir icat gibi görünmektedir.
Ancak meseleye biraz daha derinlemesine baktığımızda, bu kameraların yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda kontrol, baskı ve mobbing aracı haline geldiğini görmek mümkündür.
Birçok insan için kameralar, farkında olmadan boynuna geçirilmiş elektronik bir tasma gibidir
Hakkını teslim etmek gerekir.
Güvenlik kameraları, özellikle kalabalık şehirlerde ve riskli bölgelerde suç oranını azaltan caydırıcı bir rol oynamaktadır.
-
Bir sokakta kamera olduğunu bilen hırsız, kapkaççı ya da saldırgan, genellikle harekete geçmekten çekinmektedir.
-
Kameralar sayesinde faili meçhul cinayetler, hırsızlık olayları ya da saldırılar çözüme kavuşmakta, deliller çok daha kolay toplanabilmektedir.
-
Trafik kazalarında, kavgalarda veya adli davalarda görüntüler adaletin tecellisine katkı sağlamaktadır.
-
Apartmanlarda hırsızlık girişimleri, otoparklarda yaşanan araç zararları, iş yerlerinde gerçekleşen soygunlar çoğu kez kameralar sayesinde açığa çıkarılmaktadır.
-
AVM’lerde, marketlerde ya da kalabalık meydanlarda yaşanabilecek terör saldırıları veya organize suç girişimleri kameralar aracılığıyla önceden tespit edilebilmekte, erken müdahale imkânı doğmaktadır.
-
Veliler için çocuklarının okul çevresinde veya apartman girişinde güvenlik kameralarının bulunması, gönül rahatlığı sağlayabilmektedir.
Kısacası; güvenlik kameraları hayatımızın birçok alanında görünmez bir polis, suskun bir tanık gibi işlev görmektedir.
Bu yönüyle bakıldığında teknolojinin insana kattığı bir artı değer vardır.
GÜVENLİK KAMERALARININ ZARARLARI
Ancak madalyonun bir de diğer yüzü vardır.
Kameraların kötü niyetli kullanımında, insan onurunu hiçe sayan, özel hayatı paramparça eden, adeta mobbing’in dik alası bir tablo ortaya çıkmaktadır.
-
Çalışanların kafasının üzerinde sürekli kameralarla baskı kurulmakta, market kasiyerinden depodaki işçiye kadar herkes adım adım izlenmektedir.
-
Kamera görüntüleri, işverenler tarafından “performans ölçümü” bahanesiyle bir sopa gibi kullanılmakta, çalışanlar üzerinde psikolojik baskı yaratılmaktadır.
-
Özel hayatın gizliliği yok edilmekte, apartmanlarda ya da sitelerde yöneticiler meraklarına yenik düşerek komşularının her adımını kontrol etmektedir.
-
İnsanların geliş-gidiş saatleri, kimlerle görüştüğü, hangi saatte nereye uğradığı izlenmekte ve bu durum güvenlik bahanesiyle dedikoduya malzeme olmaktadır.
-
AVM’lerde, kurumsal marketlerde kameralar adeta bir gardiyan gibi çalışmakta; çalışanlar tuvalete ne kadar sürede gidiyor, kasada kaç saniyede işlem yapıyor, müşteriye nasıl bakıyor diye denetlenmektedir.
-
Çoğu zaman kamera görüntüleri kötü niyetli kişilerin eline geçmekte, internette ifşa edilmekte, şantaj aracı haline getirilmektedir.
-
Bu noktada güvenlik aracı olması gereken sistem, insanları köleleştiren elektronik bir zincire dönüşmektedir.
Kısacası; güvenlik kameraları çoğu yerde güvenlikten ziyade tahakküm, korku ve mobbing aracına dönüşmektedir.
TEKNOLOJİNİN ÇİFTE YÜZÜ
Güvenlik kameraları aslında başlı başına iyi veya kötü değildir.
Onları nasıl kullandığımız, hangi amaçlarla devreye soktuğumuz, ne kadar sınır çizdiğimiz belirleyici faktördür.
-
Eğer kamera sadece suçun önlenmesi ve adaletin sağlanması için kullanılıyorsa, faydalıdır.
-
Ancak işverenin elinde bir kırbaç, apartman yöneticisinin elinde bir dedikodu aracı, devletin elinde bir gözetleme mekanizması haline geliyorsa, işte o zaman özgürlüğü tehdit eder.
Bir insanın yüzlerce kamerayla izlendiği bir toplumda huzurdan söz edilemez.
Çünkü güvenliğin fazlası, özgürlüğün eksilmesidir.
SONUÇ: GÜVEN Mİ, GÖZETİM Mİ?
Bugün geldiğimiz noktada güvenlik kameraları, bir yandan insanlara “güvende olma” hissi verirken, diğer yandan “hep izleniyorum” kaygısını derinleştirmektedir.
Artık şu soruyu sormanın zamanı gelmiştir:
Bizi korumak için mi bu kameralar var, yoksa bizi köleleştirmek için mi?
Cevap aslında kullanım biçiminde gizli.
Eğer denetim, şeffaflık ve hukuk çerçevesinde kullanılırsa kameralar faydalıdır.
Ama mobbing, baskı ve özel hayatın ihlali için kullanılırsa insanın en temel hakkı olan özgürlüğü yok eder.
Sandalyemize oturduğumuzda, markette alışveriş yaptığımızda, apartman kapısından içeri girdiğimizde, başımızın üzerinde görünmez bir kırbaç sallanıyorsa, işte orada güvenlik yoktur.
Orada sadece modern çağın elektronik gardiyanları vardır.