Bu lüks, şatafat ve savurganlıkla, liyakatsızlıklarla, adaletsizliklerle dolu ülkemizde "Enflasyonu düşüreceğiz" demek "Güneş bugün batıdan doğacak" demekle eşanlamlıdır!..
Buna rahmetli Kadir İnanır sağ olsaydı o bile inanmazdı, imkanı bulunmuyor maalseef ki...
Bunu herkes böyle bilmelidir, enflasyon düşmez sn. okuyucularım.
Ha bunları düzeltirseniz, yoluna sokarsanız, bakın nasıl tepetaklak gidiyor!..
Halam nihayet pazara çıkabilir!
Aylarca süren bir sessizlikten sonra, adeta bir vadiden yükselen sisin dağılması gibi ağır ağır çıkıp göründü.
AK Parti’ye geçtiğinden beri pazar tezgâhlarının arasından geçmemişti.
Tezgâhlar da onu unutmuştu; hatta bazı pazarcılar hâlâ efsanedeki gibi “Gelir mi? Gelmez mi?” diye kendi aralarında iddiaya tutuşuyordu.
Ve sonunda çıktı meydana…
Halk arasındaki o eski geleneksel “Halam geliyor, hazırlanın!” heyecanı bile geri döndü.
Halamın pazar ziyaretleri meşhurdur; herkes bilir.
Gider, dolaşır, sohbet eder, teyzelerin koluna girer, çocukların saçını okşar, satıcının derdini dinler.
Bu şehirde pazarın ritmi varsa, halamın adımları onun davuludur.
Ama kabul edelim: Öfke kolay sönmüyor.
Siyasette ateş bir kere yanınca külleri uzun süre sıcak kalıyor.
Halam sakinleşti, yumuşadı, tezgâh aralarındaki rüzgâr hafifledi ama iktidara duyulan sitem?
O kolay kolay soğumaz.
Aydın halkı da her şeyin farkında.
Fakirliğin yükünü, pahalılığın diş izlerini, hayatın her gün biraz daha daralan çemberini görüyor.
Açık konuşayım: Bu halkın, devlet kapısında bulamadığı adaleti halamdan çıkarmaya kalkmasından korkarım.
Çünkü bu ülkede her şey olur.
Bugün unuttuğunu yarın hatırlarsın, bugün sevdiğine yarın kızarsın.
Aydın’da siyaset böyle bir iklimdir.
ENFLASYON MASALI VE BİTMEK BİLMEYEN UMUTLAR
İktidar hâlâ “Enflasyonu düşüreceğiz” diyor…
Halk ise bu cümlenin “yarın güneş batıdan doğacak” cümlesiyle aynı kategoriye girdiğini çoktan anladı.
Lüksten beslenen, gösterişin parıltısına tapan bir kadro, halkın cebindeki üç kuruşu anlar mı?
Yandaşlığın duvarlarına sürtüne sürtüne iyice cilalanmış bir düzen, enflasyonu gerçekten düşürebilir mi?
Cevabı hepimiz biliyoruz.
CHP ve diğerleri seçim için gün sayıyor.
Erdoğan adaylık konusunda takvimle yarışır durumda:
19 ay kalmış, sonrası belirsiz.
“Ülkeye çökerim” derse başka konu…
Çökerse dış güçler de gelir, Amerika da gelir; bu topraklar da tarihin en ağır sınavını yaşar.
Çünkü her köşede bir kin taşıyan, her sokakta bir bölücü nefes alan, her gölgede bir provokatör bekleyen var.
Bu ülkenin mayası sağlam ama içine konan tuz hep aynı elle atılıyor.
EGE7GÜN’ÜN 10. YILI VE ‘O BELDE’ GERÇEĞİ
Ben bu şehre 2009’un bir bahar akşamında geldim.
Eşyalarım Didim’in tepesindeki bir daireye yerleşmişti.
Hava serindi, umut sıcaktı.
Yıllar nasıl akıp gitti farkında bile değilim.
Didim’de güzel işler yaptık.
Ama bazı gerçekleri sonradan öğrendim.
Burası başka bir kültürün yoğun olduğu bir yerdi.
Ama kimse kusura bakmasın: İnsan insan gibi davrandı mı kimliğinin bir önemi kalmaz.
Aleviymiş, Sünniymiş…
Bunlar günlük hayatın değil, kötü niyetin malzemesi olursa sorun olur.
Ben kimseye bölücülük yapmam; yapmam da…
Her inançtan insanla oturur, çay içerim.
Ege7Gün ise bugün 10 yaşında.
10 yıl dile kolay…
16 yıldır kıskanılıyoruz; yaptığımız işleri alkışlayan yok ama köstek olan çok.
Benimle uğraşanlara da kısa bir mesajım var:
Yaşadıklarımı yaşamadan mezara girmeyecekler.
Zamanı var.
Bekleyip göreceğiz.
VE GELİYORUZ… DİŞÇİ TARTIŞMASININ GERÇEK YÜZÜNE
Gelelim şu meşhur dişçi tartışmasına…
Herkes konuşuyor, herkes yorum yapıyor ama kimse olayın asıl tarafını dinlemiyor.
Kadınların bir kısmı yine klasik refleksi çalıştırdı:
“Dişçi haksız! Kadın her zaman doğrudur!”
Hayır efendim.
Bu genel bir haklılık değildir.
Bu olayda haklı olan dişçidir.
Dişçinin söylediği doğruyu eğip bükerek değiştirmeye çalışan yok mu? Var.
Ama gerçek ortada:
Dişçi ne yaptıysa mesleğinin gereği yaptı.
Sakin, mantıklı ve delille konuştu.
Olayın bazı kadın tarafları ise duygusal dalgalanmalara kapılıp meseleyi başka yere çekti.
Haksızlık da tam burada başladı.
Haklı olmak cinsiyetten geçmez;
kararlı duruş, tutarlı davranış ve doğru bilgiyle beslenen bir tavırdan geçer.
Bu olayda bu çizgiyi koruyan kişi dişçidir.
Dişçi aslında toplumun unuttuğu bir şeyi hatırlattı:
Gerçek, bağıranın değil, delille konuşanın yanındadır.
