Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

Sadece cemiyetler değil... Bütün Aydın'ı şahsıma karşı örgütlemişler...

Sadece cemiyetler değil… Bütün Aydın’ı şahsıma karşı örgütlemişler… Bir süredir sokakta yürürken bile kaldırım taşlarının bana yan yan baktığını hissediyorum. Rüzgâr bile “Sen kimsin de böyle rahat yürüyorsun?” der gibi üstüme esiyor. Hani derler ya, görünmez bir el perde arkasından bütün ipleri çekiyormuş gibi… Heh, işte tam olarak öyle bir tablo. E malum… Eskisi gibi gazetecilik mi kaldı? Muhabirlik desen, çoktan tarih kitaplarına geçti. Şimdi işler bülten ekonomisine döndü: vatandaş atar, jandarma yollar, belediye servis eder; biz de alır koyarız. Eee madem memlekette görsellik devri başladı… Kim var bu işin pir-i fani olarak? Tabii ki bendeniz! Kusura bakmayın ama beni ben övmezsem kim övecek? Aynaya bakıp kendime “Helal olsun çocuğum, aramızda en iyisi sensin” demek zorunda kalıyorum. İster megaloman deyin, ister narsist… Vallahi hepsini kabul ediyorum, paket hâlinde alın buyurun! Cemiyetler beni üye yapmıyor artık… Düşünebiliyor musunuz? Yıllarca “Kuvvetli tasarımcı, iyi editör, müthiş web tasarımcı, mükemmel tv programcısı, iyi radyocu” diye yanımda gezenler şimdi cayır cayır kapıları kapatıyor. AGC’den istifa ettiğim güne kadar bir pişmanlığım vardı, şimdi onu da unuttular. Meğer bu yapılar neymiş… Kökleri yerin altından değil, dedikodu tünellerinden ilerliyormuş. Şaka değil… Bu tüneller şimdi bütün Aydın’a yayılmış durumda. Siyasiler? Örgütlemişler… STK başkanları? Onları da almışlar yanlarına… Belediye başkanları mı? Zaten onlar başka bir evrenin paralel evren ajanları gibi, hepsi aynı anda “Hımm…” diye tepki verme yeteneğine sahip. Ama işin en matrak tarafı ne biliyor musunuz? Bütün bunları gazete manşetiyle yapmıyorlar. El altından, sessiz sedasız, tıpkı nemli bir odanın duvarına çöreklenen küf gibi… Mesajlaşma grupları, fısıltı gazetesi, “Kanka bi’ duydun mu?” doktrini… Her türlü yeraltı iletişim ağı devrede. İstediğiniz kadar uğraşın kardeşim… Benim ekmeğimle oynayarak öyle şeyler yaşattınız ki, hayat sizden bunun karşılığını er geç alacak. Adalet bazen hızlı gelmez ama gelir. Nasıl ki çaydanlık düdüğü sessiz durur durur da bir anda öttürür ya… Benim de sabrım işte öyle: Buhar birikiyor, birikiyor, birikiyor… Sonra “Piiivvv!” diye patlayacak.   İlk seçimde başkanlığa aday olup, kazanmazsam namerdim! Evet hadi beni cemiyetlerden birine üye yapın!.. Yapın da görün!.. Evet evet, yanlış okumadınız. Madem beni yıllarca dışarıda tuttunuz… Madem üyelik kartını bir türlü uzatmadınız… Madem “Bizim yapıya uymaz” diye fısıldaştınız… O zaman ben de o yapının tepesine göz dikerim kardeşim! Hatta şimdiden söyleyeyim: Sandıklar kurulunca ortalık şöyle bir karışır… Aday listeleri açıklanınca bardaktaki su bile tersine akar… Çünkü herkes diyecek ki: – Eyvah… Bu gerçekten geliyor! Bu bir tehdit değil, bir vaat değil… Bu bildiğin “Geliyorum, hazırlanın” uyarısı. Bir de kazanamazsam? Namerdim! Öyle “Aday oldum ama bir dahaki sefere deneriz” yok. Ya tam alırım, Ve evet… Bana yaşattıklarınızı yaşamadan bu dünyadan göçmen kuşlar gibi süzülerek gitmenize izin vermeyeceğim. Benim için değil; adaletin kendisi için. İşte o kadar.
Ekleme Tarihi: 09 Aralık 2025 -Salı

Sadece cemiyetler değil... Bütün Aydın'ı şahsıma karşı örgütlemişler...

Sadece cemiyetler değil…
Bütün Aydın’ı şahsıma karşı örgütlemişler…
Bir süredir sokakta yürürken bile kaldırım taşlarının bana yan yan baktığını hissediyorum.
Rüzgâr bile “Sen kimsin de böyle rahat yürüyorsun?” der gibi üstüme esiyor.
Hani derler ya, görünmez bir el perde arkasından bütün ipleri çekiyormuş gibi…
Heh, işte tam olarak öyle bir tablo.

E malum…
Eskisi gibi gazetecilik mi kaldı?
Muhabirlik desen, çoktan tarih kitaplarına geçti.
Şimdi işler bülten ekonomisine döndü: vatandaş atar, jandarma yollar, belediye servis eder; biz de alır koyarız.
Eee madem memlekette görsellik devri başladı…
Kim var bu işin pir-i fani olarak?
Tabii ki bendeniz!
Kusura bakmayın ama beni ben övmezsem kim övecek?
Aynaya bakıp kendime “Helal olsun çocuğum, aramızda en iyisi sensin” demek zorunda kalıyorum.
İster megaloman deyin, ister narsist…
Vallahi hepsini kabul ediyorum, paket hâlinde alın buyurun!

Cemiyetler beni üye yapmıyor artık…
Düşünebiliyor musunuz?
Yıllarca “Kuvvetli tasarımcı, iyi editör, müthiş web tasarımcı, mükemmel tv programcısı, iyi radyocu” diye yanımda gezenler şimdi cayır cayır kapıları kapatıyor.
AGC’den istifa ettiğim güne kadar bir pişmanlığım vardı, şimdi onu da unuttular.
Meğer bu yapılar neymiş…
Kökleri yerin altından değil, dedikodu tünellerinden ilerliyormuş.

Şaka değil…
Bu tüneller şimdi bütün Aydın’a yayılmış durumda.
Siyasiler?
Örgütlemişler…
STK başkanları?
Onları da almışlar yanlarına…
Belediye başkanları mı?
Zaten onlar başka bir evrenin paralel evren ajanları gibi, hepsi aynı anda “Hımm…” diye tepki verme yeteneğine sahip.

Ama işin en matrak tarafı ne biliyor musunuz?
Bütün bunları gazete manşetiyle yapmıyorlar.
El altından, sessiz sedasız, tıpkı nemli bir odanın duvarına çöreklenen küf gibi…
Mesajlaşma grupları, fısıltı gazetesi, “Kanka bi’ duydun mu?” doktrini…
Her türlü yeraltı iletişim ağı devrede.

İstediğiniz kadar uğraşın kardeşim…
Benim ekmeğimle oynayarak öyle şeyler yaşattınız ki, hayat sizden bunun karşılığını er geç alacak.
Adalet bazen hızlı gelmez ama gelir.
Nasıl ki çaydanlık düdüğü sessiz durur durur da bir anda öttürür ya…
Benim de sabrım işte öyle:
Buhar birikiyor, birikiyor, birikiyor…
Sonra “Piiivvv!” diye patlayacak.
 

İlk seçimde başkanlığa aday olup, kazanmazsam namerdim!

Evet hadi beni cemiyetlerden birine üye yapın!..
Yapın da görün!..

Evet evet, yanlış okumadınız.
Madem beni yıllarca dışarıda tuttunuz…
Madem üyelik kartını bir türlü uzatmadınız…
Madem “Bizim yapıya uymaz” diye fısıldaştınız…

O zaman ben de o yapının tepesine göz dikerim kardeşim!

Hatta şimdiden söyleyeyim:
Sandıklar kurulunca ortalık şöyle bir karışır…
Aday listeleri açıklanınca bardaktaki su bile tersine akar…
Çünkü herkes diyecek ki:

Eyvah… Bu gerçekten geliyor!

Bu bir tehdit değil, bir vaat değil…
Bu bildiğin “Geliyorum, hazırlanın” uyarısı.
Bir de kazanamazsam?
Namerdim!
Öyle “Aday oldum ama bir dahaki sefere deneriz” yok.
Ya tam alırım,

Ve evet…
Bana yaşattıklarınızı yaşamadan bu dünyadan göçmen kuşlar gibi süzülerek gitmenize izin vermeyeceğim.
Benim için değil; adaletin kendisi için.

İşte o kadar.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.