Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

Türk milleti adaletten, polisten umudu kesti!..

Artık bu ülkede kimse adalete güvenmiyor. Kimse derdini polise anlatmaya yanaşmıyor. Çünkü vatandaş, hakkını aramaya çalıştıkça daha da mağdur oluyor. Karakola gitmek, adliyeye düşmek neredeyse bir cezaya dönüşmüş durumda. Suçlu değil, mağdur olan cezalandırılıyor sanki. İfade vermek için bazen saatlerce bekliyorsun. Şikâyet ettiğin kişi dışarıda serbest gezerken, sen evrakla boğuşuyorsun. İşinden oluyorsun, gücünden oluyorsun, sinirinden sağlığından oluyorsun. Sonuç? Çoğu zaman bir hiç. Ya dosya kapanıyor, ya da “delil yetersiz” bahanesiyle rafa kaldırılıyor. Kalabalık çetelerin kol gezdiği sokaklarda, çete elemanları birbirine şahit oluyor Ve iftiraya uğruyorsun... Haklıyken, haksız duruma düşebiliyorsun... Vatandaş ne yapacağını şaşırmış durumda!.. Bu yüzden millet artık kendi başının çaresine bakıyor. Polisi aramak yerine kendi bildiğini okuyor. Kanuna güvenmek yerine kendi hukukunu yaratıyor. Özellikle Ege illerinde vatandaşlar zıvanadan çıkmış durumda! Yıllardır devletin adaletine sığınmaya çalıştılar, ama hep karşılıksız kaldı. Hangi kapıya gittilerse ya geri çevrildiler, ya da oyalandılar. Artık “devlet çözmezse, biz çözeriz” diyor insanlar. Bu, hem devlet için hem toplum için büyük bir tehlike demek! Adalete güvenin bittiği yerde, kaos başlar. Polise güvenin bittiği yerde, insanlar kendi düzenini kurar. Bu düzenin içinde ne hukuk kalır, ne vicdan, ne de huzur! Devletin asli görevi, vatandaşını korumaktır. Ama bugün gelinen noktada, insanlar devletten değil, devletsizlikten korkar hale geldi. Her geçen gün bu güvensizlik daha da büyüyor, derinleşiyor. Ve ne yazık ki kimse buna “dur” demiyor. Yetkililer hâlâ olan bitene kulaklarını tıkarsa, Yarın bu toplumun dağılmasını sadece izlemekle yetinirler. Çünkü milletin artık ne sabrı kaldı, Ne de bu düzene tahammülü...   GÜVENLİK KAMERALARI KİME HİZMET EDİYOR? Bir de her köşe başında, her binada, her sokakta karşımıza çıkan o meşhur dijital gözler var… Güvenlik kameraları. Sözde bizim için konulmuş, sözde toplumun huzuru için yerleştirilmiş. Ama gerçekten öyle mi?.. Bugün artık nereye dönsek, başımızın üzerinde bir kamera… Markette, sokakta, apartmanda, otoparkta, durakta, asansörde… Adeta dijital bir polis gibi ensende bekleyen sistemler! Ancak asıl soru şu: Bu kameralar kimin için çalışıyor? Kimi izliyorlar? Ve asıl önemlisi, ne amaçla izliyorlar? Güya suç önlemek için takılıyor bu sistemler… Ama bakıyorsun, suç işleniyor, gasp oluyor, taciz yaşanıyor… Kamera orada, kayıt alıyor… Sonuç? Ya görüntüler silinmiş oluyor, Ya da “kameranın açısı görmemiş” deniyor. Ama iş vatandaşın özel hayatına burnunu sokmaya gelince… İşte o zaman kameralar HD kalitesinde, 7/24 görevde! Çünkü bu sistemler artık sadece güvenlik için değil, röntgencilik için, kontrol için, ego tatmini için, ve hatta çıkar hesapları için kullanılıyor. Bazıları, ellerindeki kamera kayıtlarını sanki bir silah gibi tutuyor… Kimisi insanları gözetliyor, sonra tehdit ediyor. Kimisi mahallede kimi sevip kimi sevmediğine göre görüntü paylaşıyor. Kimisi komşusunu gözetliyor, “kim geldi, kim gitti” diye not tutuyor. Kimisi kendini küçük bir kral sanıyor, “kameralar benim elimde” havasında dolaşıyor! Devletin, belediyenin ya da özel sektörün koyduğu kameralar bile artık denetimsiz… Kim izliyor belli değil, Ne kadar saklanıyor, ne zaman siliniyor, kimse bilmiyor. Kimin arşivinde kimlerin görüntüleri var, hesap soran yok! Özel hayatın gizliliği? O çoktan rafa kaldırılmış. Mahremiyet? O artık sadece kağıt üstünde bir kelime. Ve işin kötüsü, bu dijital gözetleme sistemi toplumda bir korku iklimi yaratıyor. İnsanlar konuşmaya, tepki göstermeye, hakkını aramaya çekiniyor. Çünkü biliyor ki, bir kamera bir yerlerden izliyor olabilir! Bir kayıt, bir gün önüne dosya olarak gelebilir. Susturmanın, sindirmenin, kontrol etmenin yeni yolu bu: "güvenlik" adı altında gözetim. Bu sistemin adı artık güvenlik değil; Dijital kuşatma! Ve kimse sormuyor: Bu kameralar gerçekten toplum için mi, Yoksa birilerinin özel düzeni için mi çalışıyor? Gerçekten suçu mu izliyor bu sistemler, Yoksa sadece vatandaşı mı fişliyor? Unutmayalım… Güvenlik bahanesiyle özgürlükler yok ediliyorsa, O sistem ne devlete, ne millete, ne de adalete hizmet eder. Sadece gücü elinde tutanlara yarar!
Ekleme Tarihi: 22 Ekim 2025 -Çarşamba

Türk milleti adaletten, polisten umudu kesti!..

Artık bu ülkede kimse adalete güvenmiyor.
Kimse derdini polise anlatmaya yanaşmıyor.
Çünkü vatandaş, hakkını aramaya çalıştıkça daha da mağdur oluyor.
Karakola gitmek, adliyeye düşmek neredeyse bir cezaya dönüşmüş durumda.
Suçlu değil, mağdur olan cezalandırılıyor sanki.

İfade vermek için bazen saatlerce bekliyorsun.
Şikâyet ettiğin kişi dışarıda serbest gezerken, sen evrakla boğuşuyorsun.
İşinden oluyorsun, gücünden oluyorsun, sinirinden sağlığından oluyorsun.
Sonuç? Çoğu zaman bir hiç.
Ya dosya kapanıyor, ya da “delil yetersiz” bahanesiyle rafa kaldırılıyor.
Kalabalık çetelerin kol gezdiği sokaklarda, çete elemanları birbirine şahit oluyor
Ve iftiraya uğruyorsun...
Haklıyken, haksız duruma düşebiliyorsun...

Vatandaş ne yapacağını şaşırmış durumda!..

Bu yüzden millet artık kendi başının çaresine bakıyor.
Polisi aramak yerine kendi bildiğini okuyor.
Kanuna güvenmek yerine kendi hukukunu yaratıyor.

Özellikle Ege illerinde vatandaşlar zıvanadan çıkmış durumda!
Yıllardır devletin adaletine sığınmaya çalıştılar, ama hep karşılıksız kaldı.
Hangi kapıya gittilerse ya geri çevrildiler, ya da oyalandılar.
Artık “devlet çözmezse, biz çözeriz” diyor insanlar.
Bu, hem devlet için hem toplum için büyük bir tehlike demek!

Adalete güvenin bittiği yerde, kaos başlar.
Polise güvenin bittiği yerde, insanlar kendi düzenini kurar.
Bu düzenin içinde ne hukuk kalır, ne vicdan, ne de huzur!

Devletin asli görevi, vatandaşını korumaktır.
Ama bugün gelinen noktada, insanlar devletten değil, devletsizlikten korkar hale geldi.
Her geçen gün bu güvensizlik daha da büyüyor, derinleşiyor.
Ve ne yazık ki kimse buna “dur” demiyor.

Yetkililer hâlâ olan bitene kulaklarını tıkarsa,
Yarın bu toplumun dağılmasını sadece izlemekle yetinirler.
Çünkü milletin artık ne sabrı kaldı,
Ne de bu düzene tahammülü...
 

GÜVENLİK KAMERALARI KİME HİZMET EDİYOR?

Bir de her köşe başında, her binada, her sokakta karşımıza çıkan o meşhur dijital gözler var…
Güvenlik kameraları.
Sözde bizim için konulmuş, sözde toplumun huzuru için yerleştirilmiş.
Ama gerçekten öyle mi?..

Bugün artık nereye dönsek, başımızın üzerinde bir kamera…
Markette, sokakta, apartmanda, otoparkta, durakta, asansörde…
Adeta dijital bir polis gibi ensende bekleyen sistemler!
Ancak asıl soru şu:
Bu kameralar kimin için çalışıyor?
Kimi izliyorlar?
Ve asıl önemlisi, ne amaçla izliyorlar?

Güya suç önlemek için takılıyor bu sistemler…
Ama bakıyorsun, suç işleniyor, gasp oluyor, taciz yaşanıyor…
Kamera orada, kayıt alıyor…
Sonuç?
Ya görüntüler silinmiş oluyor,
Ya da “kameranın açısı görmemiş” deniyor.

Ama iş vatandaşın özel hayatına burnunu sokmaya gelince…
İşte o zaman kameralar HD kalitesinde, 7/24 görevde!
Çünkü bu sistemler artık sadece güvenlik için değil,
röntgencilik için,
kontrol için,
ego tatmini için,
ve hatta çıkar hesapları için kullanılıyor.

Bazıları, ellerindeki kamera kayıtlarını sanki bir silah gibi tutuyor…
Kimisi insanları gözetliyor, sonra tehdit ediyor.
Kimisi mahallede kimi sevip kimi sevmediğine göre görüntü paylaşıyor.
Kimisi komşusunu gözetliyor, “kim geldi, kim gitti” diye not tutuyor.
Kimisi kendini küçük bir kral sanıyor, “kameralar benim elimde” havasında dolaşıyor!

Devletin, belediyenin ya da özel sektörün koyduğu kameralar bile artık denetimsiz…
Kim izliyor belli değil,
Ne kadar saklanıyor, ne zaman siliniyor, kimse bilmiyor.
Kimin arşivinde kimlerin görüntüleri var, hesap soran yok!
Özel hayatın gizliliği? O çoktan rafa kaldırılmış.
Mahremiyet? O artık sadece kağıt üstünde bir kelime.

Ve işin kötüsü, bu dijital gözetleme sistemi toplumda bir korku iklimi yaratıyor.
İnsanlar konuşmaya, tepki göstermeye, hakkını aramaya çekiniyor.
Çünkü biliyor ki, bir kamera bir yerlerden izliyor olabilir!
Bir kayıt, bir gün önüne dosya olarak gelebilir.
Susturmanın, sindirmenin, kontrol etmenin yeni yolu bu: "güvenlik" adı altında gözetim.

Bu sistemin adı artık güvenlik değil;
Dijital kuşatma!

Ve kimse sormuyor:
Bu kameralar gerçekten toplum için mi,
Yoksa birilerinin özel düzeni için mi çalışıyor?

Gerçekten suçu mu izliyor bu sistemler,
Yoksa sadece vatandaşı mı fişliyor?

Unutmayalım…
Güvenlik bahanesiyle özgürlükler yok ediliyorsa,
O sistem ne devlete, ne millete, ne de adalete hizmet eder.
Sadece gücü elinde tutanlara yarar!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.