Aydın’ın ortasında yapılan o basın açıklaması, sadece bir metnin okunması değildi;
bir toplumun yok sayılma biçiminin canlı bir kaydıydı adeta.
Alevi kuruluşları konuştu, sözlerini meydanın ortasına bıraktı, mesajlarını net bir şekilde duyurdu.
Biz haber yaptık, biz gördük, biz duyduk.
Ama şehrin geri kalanında…
O bildik, o alışıldık, o manidar sessizlik.
Ne ajanslar,
ne yerel siteler,
ne de kendini “tarafsız basın” diye tanıtanlar…
Sanki Aydın’ın ortasında değil de başka bir evrende yaşanmış bir olaydı.
Aylardır uyarıyoruz, aylardır anlatıyoruz:
Bazı yapılar için taraf olmak, nefes almak kadar doğal.
Bazı çevrelerin “biz milliyetçiyiz” iddiası ise, rüzgâr estikçe yana devrilen bir karton levhadan farksız.
Bugün yine öyle oldu.
“Terörsüz Türkiye” diyen sesler, konu Aleviler olunca bir anda sessiz film moduna geçti.
Hani kulağına pamuk tıkamış gibi, görmezden gelmenin o kendine özgü ustalığıyla…
Bu mudur milliyetçilik?
Bu mudur eşitlik?
Bu mudur adalet?
Karpuz gibi ikiye bölünmüş bir toplum tablosunda, bir tarafın varlığını tamamen yok saymak…
Evet, adına ne derseniz deyin ama bu “milliyetçilik” değildir.
GÜVENLİK DEDİKLERİ ŞEY, BURADA SADECE BİR GÖLGEDEN İBARETTİ
O basın açıklaması yapılırken, tam da açıklamanın burnunun dibinde iki sürücü birbirine girdi.
Öyle yüksek bir tartışma ki, açıklamanın sesine karışacak kadar.
Sivil polis bakıyor,
resmi polis bakıyor,
ama bir türlü yaklaşmıyor.
Hani “olaya müdahale edelim” ciddiyeti yok.
Daha çok “aman ha açıklama eyleme dönüşmesin, biz karışmayalım” gibi bir havanın ağırlığı çökmüş meydanın üzerine.
Ve motosikletliler…
Meydandaki hamburgercilerin, fastfood dükkânlarının motorları, açıklamanın tam ortasından teker teker geçti.
Kimse uyarmıyor.
Kimse bir “çekilin, burada basın açıklaması var” bile demiyor.
Sanki “özel olarak görmezden gelin” talimatı verilmiş gibi.
Sanki “duyulmasın”, “rahatsız olsunlar”, “zerre önemsenmesinler” algısı yansıtılıyor.
Alevilerin mesajı gölgede bırakılmak isteniyorsa, bundan daha ince bir yöntem bulunamazdı doğrusu.
VE GELELİM DİŞÇİ MESELESİNE: HAKLI OLAN BİRİ VARDI, DUYAN ÇOK AZDI
Şehrin diline düşen o meşhur olayda, bir dişçi ile randevu kavgasına tutuşan kadınlar arasında yaşanan gerilim hâlâ konuşuluyor.
Ama bu olayda da aynı refleks vardı:
Olayı duyanların büyük kısmı anında tarafını seçti.
Genellikle de kulağa hoş gelen “mağdur kadın” anlatısı üzerinden.
Fakat işin içinde olanlar biliyor:
Bu olayda dişçi, işini, programını ve düzenini korumaya çalışan biriydi.
Saygı istiyordu, emek istiyordu, randevu saatine riayet istiyordu.
Haksız yere hedef gösterildi.
Kadınların anlattığı versiyon ise delikler içindeydi.
Bir gün öyle, bir gün böyle…
Cümleler değişti, detaylar değişti, tonlar değişti.
Ama dişçinin anlattığı hiçbir şey değişmedi.
Çizgisi belliydi, tutumu netti.
Dişçi haklıydı.
Ama bazı insanlar hikâyeyi kendi işine geldiği gibi cilalamayı sevdiği için, olay bir anda tersine döndürüldü.
Bir hekim, mesleğinin düzenini korumak istediği için suçlanamaz.
Ama bu olayda öyle yapıldı.
Haksızlık eden taraf belliydi;
ve bu defa, “mağdur edebiyatından” medet umanlar yanlıştaydı.
BU ŞEHRİN ORTAK SORUNU: GÖRMEK İSTEMEYENE KAMERA BİLE YETMEZ
Aydın’daki mesele tam olarak budur.
Görmek istemeyene,
en yüksek sesli açıklama bile fısıltı gibi gelir.
Duymaz.
Duymak istemez.
Alevi açıklamasını görmeyen medya da,
dişçiyi haksız göstermeye çalışanlar da aynı davranış kalıbına sahip:
İşlerine gelmeyen her şeyi yok saymak.
Ama hakikat kaç kez örtülürse örtülsün, sonunda mutlaka bir delikten sızar.
Bugün olduğu gibi.
Adaletsizlik.
Ve gerçekten…
Yazık.
Hem de çok yazık.
ÜMMETÇİ FETÖ ARTIKLARI
Ne demek istediğimizi biraz düşünürseniz anlarsınız
Aydın'da Alevi kuruluşlarının yaptığı basın açıklaması bizden başka Aydın'da hiçbir medya vermedi.
Ne haber ajansları ne de diğer yerel medyalar!..
Aylardır bunlar FETÖ artığı ümmetçi, dinci diye bağırmıyor muyuz?
Haklı çıktık mı?
Çıktık!
Evet bu sözün üzerine söylenecek söz yok!..
Göya bunlar milliyetçi
Türk milliyetçisi diye geçiniyorlar
Böyle Türk miliyetçiliği olmaz beyler
Bir yandan terörsüz türkiye diyeceksiniz
Diğer yandan Alevileri karpuz gibi ortadan ikiye bölüp görmeyeceksiniz...
Yazıklar olsun
Öte yandan güvenlik önlemleri yetersizdi
Basın açıklaması sırasında tam da açıklamanın yapıldığı yolun üzerinde iki sürücü arasında kavga çıktı!..
Meydanda bulunan sivil ve resmi üniformalı polisler bu tartışmayı bitirip tartışmacıları açıklamanın yapıldığı yerden uzaklaştırmadı, ses çıkarmadı, sanki açıklama eyleme dönüşmesin gibi bir hava vardı...
Meydandaki hamburgerciler ve fastfoodçuların motosikletleri meydanda yapılan basın açıklamasının ortasından gelip-geçti, kimse sesini çıkarmadı...
Bunlar Alevilerin Aydın'da yok sayıldığının, istenmediğinin bir işaretiydi...
SON CÜMLE
Aydın’ın ortasında birileri gözünü kapatabilir, kulağını tıkayabilir, ilgisini başka yöne çevirebilir.
Ama bu şehir gerçeği görüyor.
Alevilerin açıklamasını yok sayan anlayış da,
dişçiyi haksız çıkarıp hatalı davrananları aklamaya çalışan tavır da
aynı noktada birleşiyor:
