Ümit Yeşildağ
Köşe Yazarı
Ümit Yeşildağ
 

Uyan Artık Be Türk Halkı!..

Artık gözlerini açmanın, hakikati görmenin, kendi geleceğini yeniden inşa etmenin zamanı geldi… Evet haber sitelerimiz devam edecek, ama artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak, agresif, algı ağırlıklı olacak, iyi niyetimizi artık iyice bozduk, madem bize karşı herkesin niyeti bozuk, e napalım, biz de bozarız, yapacak birşey yok, kısasa kısas!.. Herkes bundan böyle yazdığına, çizdiğine, paylaştığı fotoya, oluşturmaya çalıştığı algıya eskisinden çok daha fazla dikkat etsin!.. Gelelim konumuza;   Lüks İçinde Bir Azınlık, Yük Altında Bir Millet Görmüyor musun be halkım? Her yeni güne yeni bir vergiyle uyanıyorsun. Bir yandan doğalgaz, bir yandan elektrik, bir yandan sessiz sedasız gelen zamlar… Ama bu paralar nereye gidiyor hiç düşündün mü? Yollarına dökülen asfalt mı zenginleştiriyor seni? Yoksa o ışıl ışıl makam arabaları mı senin alın terinden nasipleniyor? Vergilerimiz, alın terimizin damla damla birikmiş hali… Ama o damlalar, birileri için lüks otellerde, özel uçaklarda, sonsuz makam sofralarında göle dönüşüyor. Milletin payına ne düşüyor biliyor musun? Bir torba unun, bir kilo etin, bir şişe yağın hesabını yapmak. Bu mu adalet, bu mu kalkınma, bu mu refah?.. İktidarlar Değişiyor, Ama Düzen Aynı AKP’si, CHP’si, adı ne olursa olsun… Koltuk değişiyor, ama zihniyet değişmiyor. Bir taraf “biz milliyiz” diyor, diğeri “biz halkçıyız” diyor; ama ikisi de aynı sofrada buluşuyor. Sofra aynı, kaşıklar aynı, değişen sadece menü! Halkın payına yine kırıntı düşüyor. Yıllardır aynı oyun sahnede, sadece dekor değişiyor. Biri “bayrak”, biri “özgürlük”, biri “reform” diyerek geliyor, ama hepsi giderek milletin sırtına biraz daha yük bindiriyor. Savunma sanayii geliştikçe iktidar daha da zalimleşiyor!.. Son on yıldır “Savunma Sanayii” dendi mi, gözler parlıyor. Evet, ülken güçlü olmalı, bu milletin bağımsızlığına söz söyleyemez kimse… Ama bir düşün: Bu yatırımlar gerçekten milli mi, yoksa bir avuç sermaye grubunun kasasını mı dolduruyor? Her biri milyarlarca dolarlık projeler... Ama askerin botu yırtık, vatandaşın cebi boş, gencin umudu yok. “Savunma” dedikleri şey kime karşı artık? Yoksa millete karşı mı korunuyor bu iktidarlar? Dikkat ederseniz, savunma sanayii geliştikçe, iktidar Türk milletine karşı daha da zalimleşiyor!.. Sığınmacılar Ülkesi mi Olduk? Bir zamanlar bu topraklar “Misafirperver Türk milleti” diye övülürdü. Ama artık misafir, ev sahibini kapı dışarı ediyor. Kendi ülkesinde iş bulamayan Türk genci, kendi parkında, kendi mahallesinde yabancı oldu. Sığınmacılar, Arap ülkelerinden gelen paralar, hibeler, anlaşmalar… Hepsi bir “yardım” kılıfıyla, bu ülkenin kimliğini eritiyor. Ve hükümet, tıpkı geçmişteki gibi, halkın öfkesini değil, dış desteği önemsiyor. Türk Milletine Zulüm, Yabancıya Lütuf Bu milletin çiftçisi toprağını ekemiyor, emeklisi markete girmeye korkuyor, gençleri bavul hazırlığında, işçisi borçla, krediyle, umutla yaşamak zorunda kalıyor. Ama bir bak, saraylarda iftarlar veriliyor. Bir bak, yabancı yatırımcıya vergi muafiyeti getiriliyor. Bir bak, sığınmacıya bedava sağlık, bedava eğitim, bedava barınma sağlanıyor. Peki Türk milletine ne düşüyor? Sabretmek. Yine sabretmek. Yine “biraz daha dayan” cümlesiyle avutulmak. CHP Toparlanmazsa, Umut da Kalmaz Bu milletin bir umudu vardı: muhalefet. Ama muhalefet, kendi içindeki koltuk savaşından başını kaldıramıyor. İl başkanlarıyla, belediyeleriyle, kendi gölgesine bile güvenemeyen bir yapı… Nasıl olacak da halka umut verecek? CHP, hâlâ 1980’lerin siyaset diliyle konuşuyor. Hâlâ “biz zaten haklıyız” rehavetiyle yaşıyor. Ama halk artık haklıyı değil, çözüm bulanı istiyor. Eğer CHP bu enkazdan silkelenip çıkmazsa, bu ülkenin kaderi yine aynı döngüye mahkûm kalacak: Bir iktidar gidecek, diğeri aynı yöntemlerle hükmedecek. Artık Uyanmanın Vakti Gelmedi mi? Siyaset dediğin şey artık bir geçim kapısı. Vatan, bayrak, din, hak, özgürlük… Hepsi birer araç, birer propaganda süsü. Ama gerçek orada, sokağın sessizliğinde gizli: Bir baba, çocuğuna harçlık veremiyor. Bir anne, mutfağa girdiğinde tencereyi karıştırmadan çıkıyor. Bir genç, her sabah “bugün gitsem mi” diye uyanıyor. Bunları görmezden gelen bir sistem, adına ne derse desin, milletin değil menfaatin düzenidir. Son Söz: Artık “Algı”yla Değil, Akılla Yönetilmek İstiyoruz Uyan artık be halkım… Seni kandıran cümlelerin büyüsünden çık. Her “müjde”nin ardında bir borç, her “yatırım”ın ardında bir ihale, her “reform”un ardında bir yeni vergi saklı. Gerçek değişim, sandıkta değil, bilinçte başlar. Gerçek mücadele, sloganla değil, sorgulamayla olur. Gerçek vatanseverlik, eleştirmekten korkmamakla mümkündür. Bu ülke, senin alın terinle ayakta duruyor, ama başkalarının masasında yok sayılıyor. Artık yeter… Artık uyan… Çünkü sustukça, sadece ekmeğini değil, onurunu da kaybediyorsun.   İYİ AKŞAMLAR DOSTUM, SON DURUM BU… Soruyorsun: “Ne olacak bu memleketin hali?” Cevabı uzun, ama özetle: Gazze’yle, Trump’la avutuluyoruz… Oysa sofralar boş, cepler delik, umutlar ise tükenmeye yüz tutmuş. Asgari ücret 22 bin 104 lira. En düşük emekli maaşı 16 bin 880 lira. Ama açlık sınırı 27 bin 970 liraya dayanmış durumda. Yoksulluk sınırı ise 91 bin lirayı aşmış… Bu rakamlar kuru istatistik değil, sofradaki eksik tabak, çocukların yarım kalmış gülüşü, pazarda fileyi dolduramayan ellerdir. Gerçek işsizlik oranı yüzde 29,7. Yani bu ülkede her üç kişiden biri ya işsiz ya da “iş varmış gibi yapan” bir sistemin kurbanı. Mutfak enflasyonu yüzde 41; çünkü marketteki fiyatlar artık her sabah değişiyor, raflardaki etiketler adeta yarışa girmiş gibi. Birileri televizyonlarda büyüme rakamlarını anlatıyor, birileri doların düşüşünü başarı sayıyor. Ama asıl mesele şu: Mutfakta tencere kaynıyor mu? Hayır. Tencere soğuk, ocak sönük. Bu halk aylarca, belki yıllarca açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ediliyor. Buna ekonomi denmez, soygun denir! Buna kalkınma değil, yoksullaşmanın sistemleştirilmesi denir. Rahmetli Süleyman Demirel bir zamanlar şöyle derdi: “Enflasyonla kalkınma olmaz. Oluyorsa da sürdürülemez.” Bugün bu sözün anlamı, her zamankinden daha ağır. Çünkü vatandaşın sırtındaki yük artık taşınamaz hale geldi. Ekonomi rakamlardan ibaret değildir. Ekonomi, mutfağında yemek pişen evdir. Bir çocuğun okul çantasına koyulan kahvaltıdır. Bir emeklinin pazar filesine aldığı üç domatestir. Ve bugün bu ülkede o fileler boş, o sofralar sessiz. GÜNAYDIN DOSTUM… Burası hâlâ Türkiye. Ama halkının yarısı aç, diğer yarısı borçlu. Gazze manşetleriyle, dış politika rüzgârlarıyla avutulan bu halkın tek derdi, artık “yaşamak.” FATİH KISAPARMAK (ALINTI ŞARKI SÖZÜ) Utanmadan haram lokma yutanlar Şerefini üç kuruşa satanlar Duymasa da Mısır'daki sultanlar Haram saltanatı yıkılır elbet Hortum saltanatı yıkılır elbet Talan saltanatı yıkılır elbet Duymasa da Ankara'da sultanlar Haram saltanatı yıkılır elbet Yalan saltanatı yıkılır elbet Ar damarı ar damarı Şimdi olmuş kar damarı Ar damarı çatlayanlar Bir gün elbet yer şamarı Hey halkım hey Uyan halkım hey hey Hey halkım hey Sanma ki haramla sefa süren var Mazlumun ahından hesap veren var Kara karıncayı gece gören var Haram saltanatı yıkılır elbet Yalan saltanatı yıkılır elbet Talan saltanatı yıkılır elbet Kara karıncayı gece gören var Haram saltanatı yıkılır elbet Hortum saltanatı yıkılır elbet Ar damarı ar damarı Şimdi olmuş kar damarı Ar damarı çatlayanlar Bir gün elbet yer şamarı Hey halkım hey Uyan halkım hey hey Hey halkım hey
Ekleme Tarihi: 15 Ekim 2025 -Çarşamba

Uyan Artık Be Türk Halkı!..

Artık gözlerini açmanın, hakikati görmenin, kendi geleceğini yeniden inşa etmenin zamanı geldi…

Evet haber sitelerimiz devam edecek, ama artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak, agresif, algı ağırlıklı olacak, iyi niyetimizi artık iyice bozduk, madem bize karşı herkesin niyeti bozuk, e napalım, biz de bozarız, yapacak birşey yok, kısasa kısas!..
Herkes bundan böyle yazdığına, çizdiğine, paylaştığı fotoya, oluşturmaya çalıştığı algıya eskisinden çok daha fazla dikkat etsin!..

Gelelim konumuza;

 

Lüks İçinde Bir Azınlık, Yük Altında Bir Millet

Görmüyor musun be halkım?
Her yeni güne yeni bir vergiyle uyanıyorsun.
Bir yandan doğalgaz, bir yandan elektrik, bir yandan sessiz sedasız gelen zamlar…
Ama bu paralar nereye gidiyor hiç düşündün mü?

Yollarına dökülen asfalt mı zenginleştiriyor seni?
Yoksa o ışıl ışıl makam arabaları mı senin alın terinden nasipleniyor?

Vergilerimiz, alın terimizin damla damla birikmiş hali…
Ama o damlalar, birileri için lüks otellerde, özel uçaklarda, sonsuz makam sofralarında göle dönüşüyor.

Milletin payına ne düşüyor biliyor musun?
Bir torba unun, bir kilo etin, bir şişe yağın hesabını yapmak.
Bu mu adalet, bu mu kalkınma, bu mu refah?..

İktidarlar Değişiyor, Ama Düzen Aynı

AKP’si, CHP’si, adı ne olursa olsun…
Koltuk değişiyor, ama zihniyet değişmiyor.
Bir taraf “biz milliyiz” diyor,
diğeri “biz halkçıyız” diyor;
ama ikisi de aynı sofrada buluşuyor.

Sofra aynı, kaşıklar aynı,
değişen sadece menü!

Halkın payına yine kırıntı düşüyor.
Yıllardır aynı oyun sahnede, sadece dekor değişiyor.
Biri “bayrak”, biri “özgürlük”, biri “reform” diyerek geliyor,
ama hepsi giderek milletin sırtına biraz daha yük bindiriyor.

Savunma sanayii geliştikçe iktidar daha da zalimleşiyor!..

Son on yıldır “Savunma Sanayii” dendi mi, gözler parlıyor.
Evet, ülken güçlü olmalı, bu milletin bağımsızlığına söz söyleyemez kimse…
Ama bir düşün:
Bu yatırımlar gerçekten milli mi, yoksa bir avuç sermaye grubunun kasasını mı dolduruyor?

Her biri milyarlarca dolarlık projeler...
Ama askerin botu yırtık, vatandaşın cebi boş, gencin umudu yok.
“Savunma” dedikleri şey kime karşı artık?
Yoksa millete karşı mı korunuyor bu iktidarlar?

Dikkat ederseniz, savunma sanayii geliştikçe, iktidar Türk milletine karşı daha da zalimleşiyor!..

Sığınmacılar Ülkesi mi Olduk?

Bir zamanlar bu topraklar “Misafirperver Türk milleti” diye övülürdü.
Ama artık misafir, ev sahibini kapı dışarı ediyor.
Kendi ülkesinde iş bulamayan Türk genci,
kendi parkında, kendi mahallesinde yabancı oldu.

Sığınmacılar, Arap ülkelerinden gelen paralar, hibeler, anlaşmalar…
Hepsi bir “yardım” kılıfıyla, bu ülkenin kimliğini eritiyor.
Ve hükümet, tıpkı geçmişteki gibi, halkın öfkesini değil, dış desteği önemsiyor.

Türk Milletine Zulüm, Yabancıya Lütuf

Bu milletin çiftçisi toprağını ekemiyor,
emeklisi markete girmeye korkuyor,
gençleri bavul hazırlığında,
işçisi borçla, krediyle, umutla yaşamak zorunda kalıyor.

Ama bir bak, saraylarda iftarlar veriliyor.
Bir bak, yabancı yatırımcıya vergi muafiyeti getiriliyor.
Bir bak, sığınmacıya bedava sağlık, bedava eğitim, bedava barınma sağlanıyor.

Peki Türk milletine ne düşüyor?
Sabretmek.
Yine sabretmek.
Yine “biraz daha dayan” cümlesiyle avutulmak.

CHP Toparlanmazsa, Umut da Kalmaz

Bu milletin bir umudu vardı: muhalefet.
Ama muhalefet, kendi içindeki koltuk savaşından başını kaldıramıyor.
İl başkanlarıyla, belediyeleriyle, kendi gölgesine bile güvenemeyen bir yapı…
Nasıl olacak da halka umut verecek?

CHP, hâlâ 1980’lerin siyaset diliyle konuşuyor.
Hâlâ “biz zaten haklıyız” rehavetiyle yaşıyor.
Ama halk artık haklıyı değil, çözüm bulanı istiyor.

Eğer CHP bu enkazdan silkelenip çıkmazsa,
bu ülkenin kaderi yine aynı döngüye mahkûm kalacak:
Bir iktidar gidecek, diğeri aynı yöntemlerle hükmedecek.

Artık Uyanmanın Vakti Gelmedi mi?

Siyaset dediğin şey artık bir geçim kapısı.
Vatan, bayrak, din, hak, özgürlük…
Hepsi birer araç, birer propaganda süsü.

Ama gerçek orada, sokağın sessizliğinde gizli:
Bir baba, çocuğuna harçlık veremiyor.
Bir anne, mutfağa girdiğinde tencereyi karıştırmadan çıkıyor.
Bir genç, her sabah “bugün gitsem mi” diye uyanıyor.

Bunları görmezden gelen bir sistem,
adına ne derse desin, milletin değil menfaatin düzenidir.

Son Söz: Artık “Algı”yla Değil, Akılla Yönetilmek İstiyoruz

Uyan artık be halkım…
Seni kandıran cümlelerin büyüsünden çık.
Her “müjde”nin ardında bir borç,
her “yatırım”ın ardında bir ihale,
her “reform”un ardında bir yeni vergi saklı.

Gerçek değişim, sandıkta değil, bilinçte başlar.
Gerçek mücadele, sloganla değil, sorgulamayla olur.
Gerçek vatanseverlik, eleştirmekten korkmamakla mümkündür.

Bu ülke, senin alın terinle ayakta duruyor,
ama başkalarının masasında yok sayılıyor.

Artık yeter…
Artık uyan…
Çünkü sustukça, sadece ekmeğini değil, onurunu da kaybediyorsun.
 

İYİ AKŞAMLAR DOSTUM, SON DURUM BU…
Soruyorsun: “Ne olacak bu memleketin hali?”
Cevabı uzun, ama özetle: Gazze’yle, Trump’la avutuluyoruz…
Oysa sofralar boş, cepler delik, umutlar ise tükenmeye yüz tutmuş.
Asgari ücret 22 bin 104 lira.
En düşük emekli maaşı 16 bin 880 lira.
Ama açlık sınırı 27 bin 970 liraya dayanmış durumda.
Yoksulluk sınırı ise 91 bin lirayı aşmış…
Bu rakamlar kuru istatistik değil, sofradaki eksik tabak, çocukların yarım kalmış gülüşü, pazarda fileyi dolduramayan ellerdir.
Gerçek işsizlik oranı yüzde 29,7.
Yani bu ülkede her üç kişiden biri ya işsiz ya da “iş varmış gibi yapan” bir sistemin kurbanı.
Mutfak enflasyonu yüzde 41; çünkü marketteki fiyatlar artık her sabah değişiyor, raflardaki etiketler adeta yarışa girmiş gibi.
Birileri televizyonlarda büyüme rakamlarını anlatıyor, birileri doların düşüşünü başarı sayıyor.
Ama asıl mesele şu: Mutfakta tencere kaynıyor mu?
Hayır.
Tencere soğuk, ocak sönük.
Bu halk aylarca, belki yıllarca açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ediliyor.
Buna ekonomi denmez, soygun denir!
Buna kalkınma değil, yoksullaşmanın sistemleştirilmesi denir.
Rahmetli Süleyman Demirel bir zamanlar şöyle derdi:
“Enflasyonla kalkınma olmaz. Oluyorsa da sürdürülemez.”
Bugün bu sözün anlamı, her zamankinden daha ağır.
Çünkü vatandaşın sırtındaki yük artık taşınamaz hale geldi.
Ekonomi rakamlardan ibaret değildir.
Ekonomi, mutfağında yemek pişen evdir.
Bir çocuğun okul çantasına koyulan kahvaltıdır.
Bir emeklinin pazar filesine aldığı üç domatestir.
Ve bugün bu ülkede o fileler boş, o sofralar sessiz.
GÜNAYDIN DOSTUM…
Burası hâlâ Türkiye.
Ama halkının yarısı aç, diğer yarısı borçlu.
Gazze manşetleriyle, dış politika rüzgârlarıyla avutulan bu halkın tek derdi, artık “yaşamak.”

FATİH KISAPARMAK (ALINTI ŞARKI SÖZÜ)
Utanmadan haram lokma yutanlar
Şerefini üç kuruşa satanlar
Duymasa da Mısır'daki sultanlar
Haram saltanatı yıkılır elbet
Hortum saltanatı yıkılır elbet
Talan saltanatı yıkılır elbet
Duymasa da Ankara'da sultanlar
Haram saltanatı yıkılır elbet
Yalan saltanatı yıkılır elbet
Ar damarı ar damarı
Şimdi olmuş kar damarı
Ar damarı çatlayanlar
Bir gün elbet yer şamarı
Hey halkım hey
Uyan halkım hey hey
Hey halkım hey
Sanma ki haramla sefa süren var
Mazlumun ahından hesap veren var
Kara karıncayı gece gören var
Haram saltanatı yıkılır elbet
Yalan saltanatı yıkılır elbet
Talan saltanatı yıkılır elbet
Kara karıncayı gece gören var
Haram saltanatı yıkılır elbet
Hortum saltanatı yıkılır elbet
Ar damarı ar damarı
Şimdi olmuş kar damarı
Ar damarı çatlayanlar
Bir gün elbet yer şamarı
Hey halkım hey
Uyan halkım hey hey
Hey halkım hey

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ege7gun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.