Günaydın değerli zenginler, zengin olmasa bile kendini zengin hissedenler, bir de zengin görünümlü fakirliği lifestyle hâline getiren kitle…
Aydın’ın en fakir, en mütevazı, en “gazeteci müsfetteden bozma halk filozofu” olarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız Özlem Çerçioğlu, Sağlık Bakanlığı’ndan hibe edilen iki araçla diş taraması başlatıyoruz demişti.
Hatta Bakanlık da “Yetmezse arkadan takviye araç yollarız” diye açıklama yapmıştı.
Şimdi soruyorum: Bu araçlar hâlâ yol tarifini mi öğreniyor, yoksa Nazilli rampasında boğulan 94 model Şahin gibi stop mu etti?
Bakın dostlar… Bu işler öyle araçla, afişle, kurdele kesmeyle olmuyor.
Düğün salonu açmıyoruz, diş dedikleri şey ağız ekonomisinin kalbi.
5 yıldızlı şehir hastanesini inşa etmek kolay; içine çalışacak adam bulmak mesele.
Doktor var mı?
Var gibi.
Ama iş başka…
Doktor dediğimiz meslek erbabı artık reçeteciliğe terfi etmiş durumda.
Hastanın çürüğünü görüp, kök kanalını düşünüp, geriye yaslanıp “Sen şimdilik şu ağrı kesiciyi al, sonra gel” diyerek hayatı biraz daha erteleme sanatı icra ediyorlar.
Hastanın hastanelik olmasını beklemek, sonra da kahraman gibi ameliyata girmek…
Tam bizlik sistem!
Diş taraması da aynısı.
Hadi taramaya başladınız diyelim…
Köy köy, mahalle mahalle gezdiniz, çürükleri buldunuz.
Ne yapacaksınız?
Bu milletin çenesine mobil ameliyathane mi kuracaksınız?
Yoksa bildiğimiz yöntemi mi uygulayacaksınız:
“Senin ağzında kronik çöküş var, diş hastanesine git, sıra bulabilirsen tedavi ol.”
Orada tedavi mi edeceksiniz?
Mümkün değil.
O bir hayal.
Titanik’in su alırken bandonun keman çalması gibi bir şey…
İzlemesi güzel ama sonuç belli.
GELELİM ASIL MESELEYE: DİŞÇİYİ HAKLI ÇIKARAN GERÇEK
Bakın burayı çok net söyleyeceğim.
Son zamanlarda ortalıkta “dişçi şöyle yaptı, böyle yaptı” diye konuşan bir güruh var ki…
Özellikle bazı kadınlar…
Hani şu “Ben internette araştırdım, doktordan daha çok biliyorum” türü bilmişlik fakültesinden mezun olanlar…
Dişçiye gidiyor, doktor ne dese tersini savunuyor.
Dişçi diyor ki:
“Dolgu gerekiyor.”
Kadın diyor ki:
“Yok ben internette okudum, bitkisel çözümler varmış.”
Dişçi, “Kanal şart” diyor.
Kadın, “Ben hissediyorum, bu diş kendini yeniler” diyor.
E be ablam…
Senin diş kendini yenilerse zaten kanser hücresi bile utanır geri döner.
Yapmayın etmeyin.
Dişçi ne desin?
Bilimin üstüne mi yatırsın?
Adam haklı.
Hem de dibine kadar haklı.
Dişçi elinden geleni yapıyor, ama “kırmızı ruju sürüp bilgiçlik taslayan ağız mühendisleri” kabullenmiyor.
MEZAR, BORSA, BİTCOİN VE AYDIN'IN KADERİ
Şimdi gelelim “Boş mezar var mı?” sorusuna…
Zengin tayfası kendine yatırım olarak mezar yerini portföyüne eklemeye başladı.
Borsa, bitcoin, altın uçuyor; herkes “Kazanırsam mezarımı Kuşadası’ndan alırım” kafasında.
Euro öyle bir sıçrıyor ki, sanki göğe zıplıyor, sonra şoka girip geri düşüyor.
Aydın’da mezar işleri de karışık.
Kim kimi nereye gömecek, ilçe belediyesi mi, büyükşehir mi, cenaze arabası mı, traktör römorku mu?..
Kimse bir şey bilmiyor.
Sanki herkes birbirini bekliyor.
Tam bir bürokratik tango…
SÖZÜN ÖZÜ
Diş taraması araçları hâlâ kayıp.
Mezar işleri karışık.
Dişçiler haklı, kadınlar haksız.
Borsa manyak.
Altın uçmuş.
Euro şaşkın.
Aydın zaten kendi dünyasında.
Geriye sadece tek bir şey kalıyor:
Hayırlı işler…
Herkes kendi çürüğüne sahip çıksın.
