Müslüman mahallesinde nazara inanmak eskiden çok modaydı...
Ama bizim ailede, bu iş artık inanmanın ötesine geçmişti sanırım
Muska yazdıran mı dersin.
Kırk bir defa maşallah diyen mi.
Falcılara servet döken, nazar boncuğunu çamaşır makinesine atanlar bile çıktı.
Kendimizi bildik bileli, her şeyin suçlusu "nazar" olmuştu
Çünkü başka izahı yoktu başımıza gelenlerin!
Babam dört kardeşin en büyüğüydü.
Diğer üçü ise... evet, üç bela: Halalarım!
Nadire, Naziye ve Semra...
Ve tabii... babaannem: Fitne paketinin "1+3 kampanyalı" versiyonu!
Hepsi annemin kuyusunu kazmak için sıraya girmişti.
Halbuki annemle babamın aşkı romanlara konu olacak cinstendi.
Dedem hacıydı ama kızı vermeye gönlü yoktu.
Babam da aşkı uğruna annemi camdan kaçırarak evlendi.
Beykoz’a, bir akrabanın evine sığınarak başladı masalları
Ama dedik ya, masal dediğin her zaman mutlu sonla bitmez.
FİTNECİ FESAT HALALARIM
Halalar susmadı.
Babaannem fitili hiç söndürmedi.
Annem sabretti.
Babam ise... o sabrı fazlaca zorladı.
Çünkü babam hem yakışıklıydı hem de zampara!
Eyüpsultan'da oturduğumuz mahallenin kadınlarının gözdesiydi.
Annemin ise tek derdi: "O kadın kimdi?"
Dükkan kaçta kapandı?
Niye geç kaldın?
Neden döndün?
Sonrası malum...
Kavga, gürültü...
Ve hıncını çocuklardan çıkarma seansları!
En çok da benden çıkarırlardı öfkelerini...
Çünkü yaramazdım!
Çünkü hayallerim vardı...
Ümit, Ülkü ve en küçüğümüz Tansu...
Babam adeta Murat Soydan’dı.
Annem desen Audrey Hepburn’ün yerli versiyonu.
Hal böyle olunca, ortaya da üç yakışıklı çıktı.
Biz, Ümit ve Ülkü, 18 yaşında fark ettik potansiyelimizi!
Ve soluğu Beyoğlu’ndaki bir manken ajansında aldık.
Form doldurduk, poz verdik, hayaller kurduk...
Ama onlar başka bir şey istiyordu: Para!
Yakışıklı olmak yetmezmiş...
Biz de kabuğumuza çekildik.
Mankenlik hayali rafa kalktı.
Ama Tansu bambaşkaydı!
Zekiydi, çalışkandı, fırtına gibi esiyordu.
Ve arkasında biz vardık.
Babam vardı.
Sırtı yere gelmezdi.
LÜLEBURGAZSPOR FENER'E 7 ATMIŞTI!..
Babamın gençliği futbol sahalarında geçmişti.
Lüleburgazspor’un Fenerbahçe’yi 7-0 yendiği efsane kadroda o da vardı.
Ama diz kapağı, hayallerini dondurmuştu.
Tansu onun hayallerini taşıyordu.
Ve adım adım yürüdü...
Gülsuyu Spor’dan Kartalspor altyapısına transfer oldu.
13 yaşında yıldız gibiydi.
15'inde ise topun efendisi...
Sahada rüzgâr gibi esiyor, izleyenleri büyülüyordu.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve tüm 1. lig takımları peşine düşmüş, sıraya girmişti.
Ve işte tam da o anda...
Nazar geldi!
Yok öyle filmlerdeki gibi gözleri sürmeli bir kadın değil...
Halalarım geldi!
Babaannem geldi!
Dua eder gibi bakıp içinden zehir akıtan o gözler vardı ya...
O bakışların kurbanıydı Tansu!
Bir deniz kazasında kaybettik...
Hayat, bizden en değerlimizi çaldı.
Konvoylar, mezarlıklar, ağlayan gözler...
Ve o günden sonra, biz...
Yokuş aşağı kaymaya başladık.
Şöhret olmadı...
Zenginlik olmadı...
Mutluluk? O da uğramaz oldu.
Ama şimdi bir umudumuz var...
Yeni bir halamız var!
Adı Özlem...
Ve bu kez kuyumuzu kazmıyor.
Bilakis, o kuyuya gül ekiyor.
Belki bu sefer nazar değil, nazar boncuğu uğur getirir.
Belki bu defa hikâyemiz mutlu biter.
Kim bilir...
Belki de hayat, bu sefer bizden yana döner.