"Operasyon" kelimesi, Türkçeye Fransızca "opération" kelimesinden geçmiştir.
Fransızcadaki bu sözcük ise Latince kökenli "operatio" kelimesine dayanır.
Latince “operari” fiili, “çalışmak, bir işi yapmak, yürütmek” anlamına gelir.
Dolayısıyla “operatio” da “iş, eylem, faaliyet” demektir
Sabah ezanıyla uyanmadan önce başlar.
Bir ülke düşünün ki…
Günün ilk ışığı değil, ilk haberi siren sesi olsun.
Bir ülke ki, daimi teyakkuz hâlinde.
Uyuşturucuya operasyon.
Sokağın köşesinde bir torbacı yakalanır.
Ama manşet: “Zehir şebekesi çökertildi.”
Akşam saatlerinde aynı şehirde başka bir apartmana girilir.
Yeni bir operasyon.
Aynı cümle: “Zehir şebekesi çökertildi.”
Hani çökmüştü?
Dün çöken şebeke, bugün niye hortladı?
Bir de terör operasyonu vardır ki…
Hiç bitmez, bitirilemez.
Yeni dosyalar, yeni klasörler, yeni şüpheliler.
Sonsuz bir “kuyûdât.”
Sürekli bir tahkîk.
Hiçbir zaman yargıya varmayan,
Ama medyada hükmü kesilen yüzler.
FETÖ operasyonu…
“Yargının FETÖ’den arındırılması” derler,
Ama üç gün sonra bir hâkim gözaltında.
İki gün sonra bir savcı görevden el çektirilmiş.
Peki dün arındırılmıştı?
Bu ne biçim temizliktir ki her gün yeniden başlar?
Yoksa eşyayı temizleyene, temizlenecek eşya mı bitmez?
Belediyelere operasyon.
Her yeni seçilen başkana “bir dosya.”
Bazıları gerçekten suçludur.
Bazıları gerçekten suçsuz.
Ama medya hepsini aynı başlıkla sunar:
“Belediye Başkanına ŞOK Operasyon!”
İçerik mi?
İhâle dosyasından bir dilekçe,
Belki bir tanığın çelişkili beyanı.
Ama algı hazır:
“İşte o görüntüler!”
Ne zaman açsan, hep “o” görüntüler.
Siyasî partilere operasyon.
Dün “lider” olan, bugün “hain.”
Parti içi muhaliflere “temizlik.”
Koltuklar sabit ama oturanlar değişken.
Bugün savunulan fikir, yarın “ihanet manifestosu.”
Bugünün sadık neferi, yarının şaibeli şahsiyeti.
Ve biz, her yeni MYK’da bir revizyon değil,
Bir “tasfiye harekâtı” izleriz.
Kabine operasyonu...
Yorgun bakanlar.
Yorgun olmayan ama artık istenmeyen bakanlar.
Bazıları sessizce çekilir,
Bazıları “başarıyla görevini tamamladı” diye övülerek uğurlanır.
Ama bilinmez ki, hangi başarıya istinaden?
Çünkü hiç kimse “ne yaptı?” diye sorgulamaz.
Sadece “ne zaman gitti?” sorusu sorulur.
Ekonomiye operasyon.
Bir sabah Merkez Bankası Başkanı gider.
Öğleden sonra “piyasalar olumlu karşıladı.”
Ertesi gün kur yükselir.
Yine operasyon!
Bir hafta sonra yeni bir başkan.
Yeni umut, yeni rezerv açıklaması.
Ama aynı enflasyon.
Aynı market fiyatı.
Ve bütün bu hengâmenin içinde
Halk da kendine operasyon çeker:
Açlığa tahammül operasyonu.
Zamla yaşama operasyonu.
Ucube sistemde akıl sağlığını koruma operasyonu.
Velhâsıl…
Bir memleket ki,
Günde üç öğün değil,
Üç farklı “operasyon” tüketir.
Her şeyi dramatize eder.
Her şeyi kriminalize eder.
Her şeyi sansasyon yapar.
İstikrarsızlık, bu ülkede istikrar halidir.
Çünkü burada “normal olan”,
Her şeyin “anormal” olmasıdır.
Ve nihayetinde,
Bizim coğrafyada iki şey hiç eksik olmaz:
Çay ve operasyon.